AYASOFYA’NıN İBADETE AÇILMASI ve BAZI GERÇEKLER
Nerede ise son bir aylık gündemimiz Ayasofya’nın ibadete açılması konusu oldu. Ve nihayet Ayasofya açıldı.
Hayırlı olsun.
Buna hiç bir aklı başında kişinin karşı çıkması mümkün değil.
Ancak bu durum bazı kişilerce hala çok büyük bir zafer gibi kutlanıyor. Bence diğer her hangi bir camiden de farkı yoktur. Bu kadar abartmanın da anlamı yoktur.
Ancak bu açılış bize bazı şeyleri açıkça gösterdi. Mesela, Diyanet İşleri Başkanının ne kadar Atatürk düşmanı olduğunu ve tarih bilmediğini gösterdi.
Bu ülkenin kurucusuna lanet okuyacak kadar Ona düşman olan birinin Onun kurduğu kurumun başında olması ülkemiz açısından talihsizliktir.
İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından alındığını biliyor ama İstanbul’un İngiliz işgalinden Atatürk tarafından kurtarıldığını bilmiyor.
Ne yapalım tarih dersini oraya kadar öğrenebilmiş. Yine bilmiyor ki, Atatürk olmasa idi bu gün ne Ayasofya camimiz, ne Sultanahmet camimiz, ne Selimiye camimiz ne de Ankara’daki Hacı Bayram- ı Veli Camimiz olurdu.
Hatta Anadolu’nun büyük bölümünde İslamiyet bile olmazdı.
Umarım hakkında gerekli yasal işlemler yapılır ve görevden alınıp gerekli cezaya çarptırılır. Veya yüreği varsa, istifa eder. Ama tabii gerekli yasal işlem yine yapılır.
Diyanet İşleri Başkanlığı yapan bir kişinin Kur’an’da “Ölülerinizi hatırla yad edin, onlar hakkında kötü konuşmayın aksi halde onların etini yemiş gibi günahkar olursunuz” ayetini de bilmesi gerekir. Her halde bunu unutmuş.
Ayasofya’nın ibadete açılması komşumuz Yunanistan’ın da hala bazı düşüncelerden vaz geçmediğini ve geçmişten ders almadığını da gösteriyor. Yine asmaya, kesmeye başladı.
Buyursun gelsin ve ikinci dersini alıp gitsin.