10 Kasım’ın ardından
Yine bir 10 Kasım günü büyük önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü saygıyla, özlemle andık
Ulusça. Bugün geçmişe dönüp baktığımızda O’nun sıradan bir devlet adamı olmadığını, sıradan bir asker olmadığını görüyoruz.
Bugün belki kimileri onun değerini bilemiyor. O’nun göstermiş olduğu hedeflere koşmakta terettüt dahi edebiliyor olabilmelerine rağmen, ulu önderin bugün bile aranan, özlenen bir lider olduğu açıkça görülmektedir.
Bakın, zamanın İngiliz Başbakanı Churchill, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk için ne diyor ve nasıl tarif ediyor.?
“Her yüz yılda bir dahi yetişir. Bu yüz yılımızın dahisini ise Türk Milleti yetiştirmiştir. Bu da Mustafa Kemal Atatürk’tür.” diyor.
Evet, İngiliz Başbakanı’nın da söylediği gibi O bir dahi idi. Ulu Önder, yirminci yüzyıla damgasını vuran bir büyük bir asker ve devlet adamı idi.
Öyle bir dehaydı ki, yurdun dört bir tarafı işgal edilmiş, silahları elinden alınarak bütün orduları dağıtılmış, perişan, parasız-pulsuz bir ulustan fikri hür, vicdanı hür bir Millet ortaya çıkarmıştır.
O, Çanakkale’yi geçilmez yapmış, Anafartalar’da düşmanı önüne katarak İzmir’e kadar süren ve böylece, Milleti ile birlikte unutulmaz ve asla da unutulmayacak bir destan yazan bir komutandır.
O, Ülkesini ve Milletini canından çok seven ve kısacık ömrü boyunca gecesini-gündüzüne katarak, milletinin refahı, mutluluğu için harcayan bir devlet adamıdır.
O, Ulusunun Dünya yüzünde çağdaş bir Millet olması için tüm ömrünü seve seve harcayan bir devlet adamıdır.
O, ülkesinin geleceğini emanet edecek kadar Türk gençliğine güvenen ve bu gençliği seven bir önderdir.
O, dünya milletleri için barış ve kardeşlikten başka bir şey istemeyen “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini, savunacak kadar tüm insanları seven bir kişiliğe liderdir.
O, İzmir’e girdiğinde önüne serilen Yunan Bayrağını çiğnemeyip kaldırtan, “Paşam onlar bizim bayrağımızı çiğnemişlerdi, sizde onu çiğneyin” diyenlere “Bayrak bir ulusun namusudur ve asla çiğnenemez” diyecek kadar diğer uluslara saygılı bir dünya önderiydi.
O, bazı kişilerin düşündüğünün aksine, İslamiyet’in hurafe ve bağnazlıktan kurtarılması, gerçek kimliğine kavuşması için ne gerekiyorsa yapılmasını isteyen, bunun da gerçekleşmesi için büyük çaba harcayan bir liderdi.
O’nun özelliklerin saymaya sayfalar yetmez. Malasef o büyük insanı ne yazık ki, Türk Milleti olarak henüz tam anlayabilmiş ve kavrayabilmiş değiliz.
Bugün bir kısmımız, onun arkasına sığınarak, onun hiçte benimsemediği ve onaylamayacağı faaliyetlerde bulunabiliyor ve bunu da o’nun adına yaptığını söyleyebiliyor.
Bugün bir kısmımız, onun karşısında ya ülkeyi bölmeye çalışıyor veya ülkemizi ve milletimizi karanlık ortaçağ çizgisine doğru sürüklemeye, çağdaş dünyaya ışık tutan ilkelerini yok etmeye, ona olan sevgi ve saygıyı yok etmeye çalışabiliyor.
Ancak, her ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, arzularına, amaçlarına asla ulaşamayacakları ortada.
Çünkü Türk Milleti her zaman Atasının yanında, onun ilkelerine bağlı, onun sevgisini kalbine, saygısını beynine kazımış olarak dimdik ayakta.
Ey Büyük Atatürk, sen rahat uyu. Türk Milleti dünya durdukça ne senin esrinden vazgeçecek, nede senin sevgini kalbinden silecek, ne de emanetine ihanet edecek.
Şunu çok iyi bilesin ki, Tüm olumsuzluklara, tüm olumsuz çabalara rağmen, ömrünü uğruna harcadığın başta Türk Gençliği olmak üzere milletinin her ferdi daima senin izinde, senin fikirlerin doğrultusunda göstermiş olduğun hedefe hiç durmadan koşacaktır.
Seni sadece 10 Kasımlarda değil, Türk Milleti, fikri hür vicdanı hür bir millet yarattığın için dünya durdukça seni hep anacaktır.
Söz veriyoruz.
Hiç kimse ne senin eserinden ne de senin fikirlerinden Türk Milletini asla vazgeçiremez.
Hiç kimse, ne senden, ne bıraktığın vatan toprağının bir karışından, ne de senin eserlerinden Türk Milletini asla vaz geçiremez.
Rahat ol, rahat uyu yüce Atam.