Üsküdar kadar yokuz galiba…
Hani bir atasözümüz vardır ya ‘Üsküdar’da sabah oldu’ diye… Ne de güzel bir sözdür bu… Bu güzel sözün söylendiği günden bugüne halkımız, yeri geldiğinde bu atasözünü kullanarak yapılması gereken bir işte geç kalındığını anlatmaya çalışırlar ve karşısındakini uyarılar.
Atasözü zengin olan bir milletiz maşallah. Bu ve benzeri atasözleriyle hemen hepimiz her şeyi vurgulayarak anlatmaya çalışırız. Hal böyle olunca da, Türkçemizin kıymetini iyi bilmemiz gerekiyor vesselam.
***
Geçtiğimiz günlerde iri yarı birileri geldi yanıma ve bana aynen şöyle dedi: Mehmet Bey, siz neden Sayın Başkan’ı eleştiriyorsunuz, siz hiç Başkan Göksu ile karşı karşıya geldiniz mi? Keşke Başkanla bir tanışsaydınız dedi. Ve ardından gazetenin sahibi Sayın Fatih Dağdeviren ile bir yakınlığınız var mı? diye sordu.
Yanıma gelen iri yarı o zata aynen şunu dedim.
Bak arkadaş seni kim kurdu, bana kim gönderdi bilmiyorum ama;
1-Sayın Başkan Göksu’yu elbette iyi tanırım. Çünkü ikimizde aynı partinin mensuplarıyız. Benim kimsenin şahsıyla bir işim yok.
2- Sayın Fatih Dağdeviren’e gelince bir veya iki defa kendisiyle görüştüm. Kendisinin iyi bir insan olduğu izlenimini edindim. Zaten onun nasıl bir insan olduğu yaşadığı, soluk aldığı Esenler için çalıştığı, gazetesinden de belli değil mi? Onu tartışmaya hiç gerek yok dedim.
O zat bana, Sayın Fatih Bey zaten benim yakın arkadaşım demekle yetindi. Yani sorduğuna soracağına pişman oldu. Neyse bu konuya ileriki yazılarımda daha geniş yer vermeye çalışacağım.
***
Şimdi gelelim iki Mehmet arasındaki farka… Bence iki Mehmet arasındaki farkı her ne kadar yazıp çizsek de anlayamayız ve anladıklarımız eksik kalır düşüncesindeyim. En azından ben böyle düşünüyorum.
Çünkü Esenler Belediyesi Eski Başkanı Sayın Mehmet Öcalan ile bugünkü Belediye Başkanı Sayın Mehmet Tevfik Göksu’nun Belediyecilik anlayışı arasında büyük bir fark olduğu kanaatindeyim. Belki bu görüşüme katılmayanlar olabilir ancak, onları da saygıyla karşılıyorum doğal olarak.
Devlet yönetiminde devamlılığın esas olduğunu hemen hepimiz biliriz. Dolayısıyla her şeyi yerli yerine oturmuş, başarılı olmuş ve belli bir düzen içerisinde dönen çarkları birbirinden ayırmak, yok saymak büyük bir zaman kaybından başka bir şey değildir.
Şöyle ki, bana gelen bilgilere göre bugün bazı kurumların birbirleriye küsülü olduğu yönündeki haberler beni üzmekte ve aynı zamanda hayrete düşürmektedir. Oysaki bir ilçede kurumlar arası diyalog ve samimiyet çok mühimdir. Çünkü kurumlar arası diyalogun ve samimiyetin var olması demek ilçemizin var olan sorunlarının daha kısa sürede giderilmesi anlamını taşımaktadır.
Bir ilçede sadece protokol gereği bir araya gelmek ve toplantı bittikten sonra dağılmak ilçemize asla bir menfaat sağlamaz. Esenler halkı yararına önemli kararlar verilemez ve dolayısıyla bugünün işi yarına kalır, bir arpa boyu da yol alınamaz. Malum birinci Mehmet döneminde bendeniz de İl genel meclis üyesiydim. Doğal olarak bilen bilir, o dönemin kendine münhasır bazı şartları ve ortamları vardı.
O dönemde yapılan her işte, yakalanan her başarı da ilçe halkına verilen hizmetler bencillikten, uzak ve ‘Ben yaptım’ anlayışı asla yoktu. Aksine hizmet yarışında taltif edilme, paye verilme vardı, paylaşımcı bir anlayış felsefesi ve şuuru vardı. Bugün, ikinci Mehmet döneminde ise ‘Ben yaptım oldu’ anlayışı hâkim. Bu ne kadar doğru bunun takdirini Esenler halkına bırakıyorum.
Bugünkü anlayışın, Esenler Belediye Meclis Üyeleri’nin bazılarını adeta maaşlı birer personel haline getirdiğini iddia etsem, söylesem pek de haksızlık yapmış sayılmam sanırım. Böyle bir Meclis Üyesi yapısıyla Belediye Meclisin nasıl çalışabileceğinin takdirini ise yine Esenler halkına bırakıyorum.
Başka bir ifadeyle bugün birçok meclis üyesinin Belediye’nin şirketinden maaş almasını doğru bulmuyorum ve bunun hiçbir suretle hakkaniyetle izah edileceğini sanmıyorum.
İşte bu yüzden de bu Meclis Üyelerinin kendi iradeleri ile hareket edemediğini, kısır çekişme ve sen-ben didişmeleri ile zaman kaybına yol açtıklarını görüyorum. Bu durumun ilçemiz adına büyük bir kayıp olduğunu belirtiyor, takdiri yine tekrar Esenler halkına bırakıyorum.
***
Değerli okurlarım geçtiğimiz gün bir dost ziyaretimin ardından İstanbul’umuzun güzide ilçelerinden olan Üsküdar’da bir camiye girdim, ibadetimi yapıp çıktım. Orada ‘Bu caminin rutin olarak temizliği Üsküdar Belediyesi tarafından yapılmaktadır’ diye bir yazı dikkatimi çekti.
Aynı yazıyı Esenler’deki camilerde de gözlerim aradı ama göremedi. Dayanamayıp cami cemaatine
‘camilerimiz kimler tarafından temizleniyor’ diye sordum. Aldığım cevap ise gayet açık. Cemaat, camilerin temizliğinin kendilerinin çabasıyla yapıldığını söyledi. Hayrete düştüm ve hani Belediye yapıyordu diye sordum.
Cemaat aynen şöyle dedi. “O Mehmet Öcalan dönemiydi, Mehmet Bey. O devir bitti kapandı. Yeni Başkan cami temizliği ile ilgilenmiyor” Cemaatin verdiği cevap karşısında adeta donup kaldım ve bir şey söyleyemedim. Dedim ya başta, devlette devamlılık esastır.
Yüce Allah’ın evleri olan mescitlerimiz, camilerimiz hepimizindir. Bundan yüz çevirenin sonu da iyi olmayacaktır düşüncesindeyim. Allah’a emanet olun…