Meğer TÜSİAD “bitaraf” değil “TARAF” mış!
Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) bir Anayasa Taslağı hazırlamış!
Taslakta Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinin değiştirilebileceği , “Cumhuriyet’le ilgili madde hariç değiştirilemez madde olmadığı” görüşü ortaya çıkmış!
Nedir bu üç madde?
MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
Ve bu üç madde “…hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez.” Hükmü ile 4. Madde de koruma altına alınmış.
İşte bütün kıyamet bu üç madde için kopartılıyor. Amaç ülkenin vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmak, dilinin yanına başka bir dil, bayrağının yanına başka bir bayrak, başkentinin yerine başka bir başkent, İstiklâl Marşı’nın yerine başka bir marş koymak; Atatürk Milliyetçiliği’ni, milliyetçilik kavramını yok etmek! Neyse ki lütfetmişler de Cumhuriyetle ilgili maddeyi korumuşlar. Onu da şimdilik vakvakları ürkütmemek için bırakmış olsalar gerek…
Türk, Türkçe, Atatürk, Ankara kelimelerine tahammül edemiyorlar. Vatandaşlık tanımında Türklük kavramına yer verilmesini istemiyorlar. Askerliğin “vicdani red” kapsamına alınmasını, herkesin askerlik yapmayı reddetme hakkına sahip olmasını istiyorlar… Kısaca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni devlet yapan tüm değerlerden çok rahatsızlar…
Bu anayasa taslağını hazırlayanlar AKP taraftarı hukukçular. Hazırlatan ise referandum öncesinde başbakanın o meşhur öfkesine mazhar olup, “Bitaraf olanlar bertaraf olur” sözleriyle adeta gözdağı verdiği TÜSİAD…
TÜSİAD bu taslak ile sıkı bir iktidar TARAF” ı olduğunu da tescillemiş oluyor…
TÜSİAD’a destek verenler, anayasa taslağını alkışlayanlar kim?
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, iktidar, iktidar yanlıları, yandaş basın, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) …İmralı’daki…
TÜSİAD’ın hazırladığı Anayasa taslağı için ne diyor İmralı’daki?
“Fena değil. Bu konuda benim söylediklerimle örtüşüyor. Benim önerilerime yakın”
(..!)
Biz daha ne söyleyelim? Görünen köy kılavuz ister mi?
TÜSİAD’ın hazırlattığı Anayasa taslağı, tam da seçimler yaklaşmışken AKP’ ye sunulan bir hediyedir. Esasında bu hediye paketinden BDP’ ye de bir pay düşmektedir…
Hadi TÜSİAD bu ülkenin patronlar kulübü, elbette söz söylemeye hakları var. Anayasa taslağı hazırlatmalarını da saygıyla karşılayalım ancak; Hani Anayasa’nın ilk üç maddesinin değiştirilmesi teklif edilemezdi? Bu durum yürürlükteki anayasamıza göre suç değil mi? Yani değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerin değiştirilmesini teklif eden TÜSİAD ve taslağı hazırlayan hukukçular suç işlemiş olmuyorlar mı?
Anayasa’da Atatürk Milliyetçiliği’ne vurgu yapılmasına karşılar. Atatürk’ün şahsiyetine yönelik bir minnet ve şükran ifadesi yeterliymiş!
Atatürk’e şükran; durmak yok, nankörlüğe devam!
Tüm bu önerileri sineye çektik diyelim, peki Cem Boyner’in sözlerini nereye koyacağız?
“İnsanların özgürlüğü ve onuru ülkenin bölünmesinden daha önemli” imiş!
Böyle diyor Cem Boyner. Biz de buradan sormak istiyoruz;
Bölünmüş bir ülkede özgürlük ve onur kalır mı?
Bölünmüş bir ülkede birlik ve beraberlikten, kardeşlikten söz edilebilir mi?
Bölünmüş bir Türkiye kurda kuşa yem olmaz mı?
Bu sözler ülkenin Güneydoğusu’nda bir özerk devlet kurulmasına yeşil ışık yakmaz mı?
Cem Boyner’in sözlerine gelecek karşılığı biz biliyoruz ama söylemeye dilimiz varmıyor… Tarih elbette bu sözleri hak ettiği yere oturtacaktır…
***
Falih Rıfkı Atay’dan tam da içinde bulunduğumuz günlere ışık tutacak bir hikâyecik:
“Bir akşam nazı geçen arkadaşlarından biri Atatürk’e;
-Düşünmelisiniz ki eğer ölürseniz, heykelinizi paramparça ederler. Yaptıklarınızdan hiç biri ayakta kalmaz. Çok yaşamaya bakmalısınız, dedi.
Bende sofrada idim.
Güldü, işte o zaman bize gönlünün sırrını açtı;
-Unutmayınız ki Mustafa Kemaller yirmi yaşındadır, dedi.”
***
İşte yapılmak istenen budur: Mustafa Kemal ruhunu öldürmek. Bu ruh ölürse ortada ne Türkiye Cumhuriyeti kalır, ne de üzerinde yaşayacağımız bir vatan…
Herkes bunu böyle bilsin!