Dürüstlük (söz verme)
“Adam yorgunluk ve kederden bitkin durumdaydı. Şirketi, evi eşyalarıyla birlikte iflasından dolayı yoktu artık. Büyük zenginliği sıfıra inmişti.Bulunduğu yerden sokağa çıktı. Hava soğumuş; fırtınadan sonra yağmur gelmiş, yağmurdan sonrada esen soğuk rüzgârlar etrafı buza çevirmişti. Dükkânların önünden ıslanmamak için hızlı hızlı yürüdü. Karnı açtı. Sırtındaki paltosuna üşümemek için biraz daha sarıldı. Büyük yiyecek marketlerin, hazır giysi mağazalarının önünden geçerken, ilk defa görüyor gibi oluyor, yoksulluğu gözlerinde bir kat daha büyüyordu. Kaldırımda yürürken, birden eski bir dostunu görünce sevindi. Selam vermek için yanına yaklaştı. Adam ise “pek vaktim yok!” diyerek hızla uzaklaştı. Dalgın dalgın arkasından baktı. Birkaç hoş cümle söylese yeterliydi. İnsan bazen yükselir, bazen de batabilirdi. Kendini haklı görme ihtiyacındaydı. Bir zaman sonra yoluna devam etti. Büyük bir binanın önüne gelince durdu. Derin bir soluktan sonra yakasını, saçlarını düzeltip içeri girdi. Görüşmek istediği kişinin kapısının önüne, karşısına çıkan bin bir engelden sonra gelmeyi başardı. Kapıyı vurup içeri girdi. Gördüğü ilgisizlikten dolayı ne yazık ki; odadan çıkması çabuk oldu. Tanıdığı bu adam, insanları alçaltan durum ile arkadaş olmuş; onunla ilgilenmeyip hatta dışlamıştı. Oysa bir zamanlar bu adam, öteden beri istediği bu yere başka birinin atanması üzerine, kendisine başvurmuştu. Arkadaşlığının hiç bozulmayacağının sözünü de vermişti. Kapının dışında, şimdi onun buraya atanması için yazdığı metni düşünürken, aklı bambaşka yerdeydi.”
Yukarıdaki hikâye, kiminize göre gerçek kiminize göre de gerçek olmayabilir. Fakat gerçek olan hepinizin içinde buna benzer hikâyelerin var olması.
Gelin birlikte düşünelim. Gerek aile içinde, gerekse toplumsal çevrenizde yardım etmek, söz vermek, dürüst olmak ayakta kalmayı başarmış mıdır acaba? Birçok insan birilerine işi olasıya kadar söz verir, fakat sonra sözünden döner.
Dürüstlük, kişinin en yüce değerleri ve vicdanına sadık olması değimlidir. İnsanları ve vatanı anlama, ülkülere katkıda bulunma duygusu, içsel çağrımız olan vicdanla ortak çizgide yürümektir. Dürüstlüğü geliştirmenin en iyi yolu, küçük adımlarla başlamak söz verip sözü tutmaktır. Başkalarına küçük ve önemsiz gibi gelse de, sizin için bir çabayı temsil eden o sözü verin. Örneğin, günde yirmi sayfa kitap okumak, dostlarınızı daha sık aramak, birilerine yardım etmek, ailenize zaman ayırmak vb. gibi. Bunlar kendinize verdiğiniz küçük sözlerdir. Sorun nedir biliyor mu sunuz? Bir söz verip o sözü tuttuğunuzda, daha büyük söz verip onu tutma kapasiteniz artar. Onur duygunuz, ruh hallerinizden daha güçlü olur. İçinizdeki kişisel dürüstlük gelişir. Önce çocuklarınıza, daha sonra topluma örnek bir kişi olursunuz.
Bir gün dünyanın en ünlü liderinden biriyle karşılaşırsam, anlayacağım en önemli özelliklerinden biri dürüstlüğü olacaktır. Dürüstlüğe mecazi anlamda baktığınızda, insanın üzerine giydiği zarif bir giyisidir. Kişi onu sevinçli bir tempoyla taşır. Dürüstlüklerine güvendiğin, birçok insan tanıdım. Hayattaki metaforlarının (eğretilemenin) zenginliklerinde, hep onun olduğundan söz ettiler. Ben bu güne kadar, bu dersin aklımdan çıkmadığını söyleyebilirim.
Bir anonim değiş vardır. “ Yaşadığımız çağdan yüzyıl sonra; ne marka bir araba kullanmış olduğum, nasıl bir evde yaşamış olduğum, banka hesabımda ne kadar para olduğu ya da neler giymiş olduğum hiç önemli olmayacak. Ama bir çocuğun hayatında önemli olduğum için, belki dünya biraz daha iyi olabilir.” Çocuklarımıza iyi bir dünya bırakmanın sözünü dürüstçe verelim. Bu yüzyılda yaşıyoruz. Herkes uyansa iyi olur. Çünkü uykuyu, uyanıkken anlarız…