Yaşamımızı kimler yönetiyor
“Çocuk sokağın köşesinde, sırtında okul çantası ve okul formasıyla duruyordu. Birden elinde tuttuğu iki hamburgeri çabuk çabuk tüketmeye başladı. Lokmalar ard arda boğazına takılınca yutkunma zorluğu çekti. Hamburgerin verdiği tadın zevkine varmış olmalı.
Hemen el çabukluğu ile yanındaki kolasını açıp bir dikişte içti. Kolanın verdiği gaz onu rahatlatınca, elini karnına getirdi yüzüne rahatlamanın verdiği bir mutluluk yayıldı. Fakat kısa sürdü mutluluğu.
Bu kez yüzüne yayılan şaşkınlıkla, başını sağa çevirdi. Karşıdaki hastanenin kapısına gelen bir ambulanstan sesler geliyordu. “Lütfen yardım edin kalp krizi geçiriyor.” Sonra kulağına annesinin sesi geldi.
—Çok bekledin mi oğlum?
Annesiyle göz göze gelen çocuk, ambulanstan inen hastayı işaret etti.
—Hayat işte dedi kadın. Hastalık ne zaman geleceği belli olmaz.
Çocuk annesinin sözlerini hayatın gerçeği olarak kabul edip başını önüne eğdi. Kadın devam etti sözlerine,
—Yemeğini yedin mi?
—İki hamburger yedim.
—Hadi o zaman geç kalmayalım.”
Öyküdeki şişko çocukla annesi, spor salonuna gidiyorlardı. Spora gitmek, hem de hamburger yemek. Onaylamanın akıl almaz çelişkisinde, insan neresiyle düşünüyor acaba? Aslında günümüz dünyasındaki en yaygın hastalık aşırı tüketimdir.
Yemek kültürümüzü, hormon ve sindirim sistemimizi alt üst eden fast- food denilen tıkınma kültürüne ne yazık ki yenik düştük. Asitli yiyecekleri de unutmamak gerekiyor. Ayrıca hormonlu ürünlerin sinsice kullanılması genetik yapımızı bozduğu gibi, sağlıksız bir savaşa sürüyor bizi.
Tuz, sigara, alkol kullanımı, aşırı yemek yeme, televizyon karşısında pinekleme tamamen insanları bağımlı hale getirdi. Bu özendirilen yaşam tarzında, kayıp eden belli; Acaba kimler kazanıyor. Dış dünyadan beynimize akan bu bilgileri hiç kimse sorgulayamıyor.
Beynimizdeki o derin yönetim kimin elinde? İrademize, duygularımıza hâkim olamayıp fiziksel bedenimize yansıyan hastalıklardan kimi suçlayacağız?
Sağlıklı yaşam için açılan spor salonlarına dökülen paralar. Ya da evlere alınan dünyanın parasını saydığımız yürüyüş bantları, dünyanın en pahallı kullanılan cep telefonlarından, televizyonda zararlı yiyeceklerin reklâmlarından, kimleri sorgulayacağız? Kimler kazanıyor?
Batı dünyasının bu yaşam tarzı bize de bulaşmış durumda. Televizyonda yapılan tartışma programları bile, önce bir ağız dalaşı ile başlıyor. Özellikle en büyük değerin para olduğu, ahlak ve hukuk gibi değerlerin para etmediği toplumlarda; hastalık üreten yaşam tarzını pompalayan sektörler vardır.
Hastalık üreten bataklığı kurutmak için; organize güçler, aydınlar ve bilim adamlarına fırsat verilmeli. Yoksa sökülen her çivi o toplumu ve toplumu temsil eden devlet binasını çökertir.