Su Savaşı
21.Yüzyılın uluslar arası alanda su savaşlarına sahne olacağı son on yıldır söylene gelmektedir.
Küresel ısınma nedeni ile dünyada su kaynaklarının azalacağı, bu nedenle de suyun kaynağına sahip ülkelerin suları kendi ülkelerinde tutabilmek için gerekli, önlemleri alacakları ve bu sulardan yararlanan diğer ülkelerin su sıkıntısı çekecekleri, bunun sonucunda da bu ülkeler arasında sudan kaynaklanan savaşlar çıkacağı tezleri ortaya atılmaktadır.
Dünyanın iklim yapısındaki değişmelere bakar isek bu tezin doğruluğu her gün biraz daha net olarak ortaya çıkmaktadır. Umarsız su yüzünden uluslararası sorun çıkmaz.Tabi bu bir temennidir.
Dünyada su savaşları ne zaman ve nerede çıkacak diye kafa yorulurken, birden bire bu savaş ülkemizde çıkıverdi. Hoş bu savaş silahlı veya yumruklu değil. Sadece karşılıklı söz düellosu şeklinde sürmektedir. Bu savaş üç büyük şehrimiz olan İzmir, Ankara ve İstanbul’da başladı bile.
İddiaya göre Ankara’nın su ihtiyacı için getirilen Kızılırmak suyunda arsenik varmış. Bunun nedeni de ırmağa akan fabrika artıklarıymış. Ve bu artıklar da arıtılmadığından Ankara’nın suyu sadece içmek için değil, kullanma yönünden de sakıncalı ve sağlığa aykırı imiş. Ya İzmir, İzmir’in suyuna da öyle dediler.Bakan, Başbakan konuya el attılar ama belli ki, bunun politik olduğu anlaşıldı.
Gelelim İstanbul’a… İddiaya göre İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için getirilen Melen Çayı suyunda aşırı derecede koli basili varmış. Koli basili tehlike sınırı 150 iken mevcut su’daki koli basili miktarı bin imiş .Bunun nedeni de arıtma tesisinden sonra Melen çayına akan kanalizasyonlar dan kaynaklanıyormuş. İşte ulusal basına yansıyan ve günlerdir tartışılan iddialar böyle.
Gerçi bunların doğru olmadığı yönünde hem Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek, hem de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş itirazda bulundular. Ve iddiaların tamamen politik olduğunu iddia ettiler.
Her iki büyük şehrin halkı ise tereddüt içinde. Kime inanacağını şaşırmış durumda. Çünkü ortada sağlığı söz konusu. Sadece kendinin değil, çoluğunun çocuğunun sağlığı söz konusu. Yani vatandaş tedirgin.
Ankara ve İstanbul için yapılacak tek şey var. Her iki ilin Sayın Valileri işe el atmalıdır. Bu sulardan yararlanan şehrin çeşitli mahallelerinden su numuneleri aldırarak bunların analizlerini yaptırmalı ve gerçeği ortaya çıkarmalıdır. Çünkü, gerek organizasyon gerekse laboratuar açısından yeterli imkanlara sahiptirler. Ayrıca Üniversitelerimizin olanaklarından da yararlanma imkanları bulunmaktadır. Böyle bir araştırmaya hiç bir Üniversitenin hayır demesi de mümkün değildir. Böylece halkımız da gerçeği öğrenmiş olur ve derin bir nefes alır.
Vatandaş, eğer sular temiz ise gönül rahatlığı ile kullanır. Yok, sağlığa zararlı ise ona göre hem halk tarafından hem de yetkililer tarafından gerekli tedbirler alınır. Şüphesiz halkımız Sayın Valilerin açıklamalarına yüzde yüz inanacaktır. Çünkü onlar halkın gözünde Devlettir.Hatta Devlet Babadır.
Sayın Valiler bunu yapmadıkları taktirde, bir yandan halkın tedirginliği devam ederken diğer yandan sularda sağlık yönünden sakıncalı bir durum var ise gerekli tedbiri almadıkları için hem yasal açıdan hem de manevi yönden sorumlu duruma düşeceklerdir.
Umarız Büyük Şehir Belediyelerimiz kaş yapalım derken göz çıkarmamıştır.Yani halkın su ihtiyacını karşılayalım derken halka sağlıksız su sunmamışlardır. Çünkü bunun vebali büyüktür.