Atanmışlar ve seçilmişler ilişkisi
İslam âlemi olarak mutlu bir Kurban Bayramı yaşadık ve geride bıraktık. Dileğim daha nice Kurban Bayramlarını yaşayarak geride bırakmak. Bayram sonrasında bu ilk yazımda sizlere atanmışlarla seçilmişler arasındaki ilişkilere değinmek istedi.
Belki birçoğumuz bilir ama yinede hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Demokrasi ile yönetilen her toplumda ülke yönetimini yürütenler iki kaynaktan gelir. Bunlardan biri atanmışlar, bir diğeri ise seçilmişlerdir.
Atanmışlar, Devlet denen yüce kavramı temsil ettiğinden görevlerini yaparken, seçilmişlere göre uygulamalarında tam olarak tarafsız olmak zorundadırlar.
En üst kademeden en alt kademeye kadar tüm bu görevlilere, “devlet memuru” denmesi, devlet denen yüce kavramı temsil etmelerinden dolayı kaynaklanmaktadır.
Devleti temsil ettiklerine göre, yönetim kademesi içinde seçilmiş yöneticilerden daha üstündürler. Ve seçilmişlerin güdümüne girmemeleri, üstlendikleri o kutsal görevin gereği ve icabıdır.
Esasen atanmışlarla, seçilmişlerin ilişkilerini veya diğer bir deyişle, atanmışların siyasi kadrolarla ilişkilerini düzenleyen yasalar, atanmışların tarafsız kalması yönünde hükümler getirmişlerdir.
Bunun asıl amacı, halkın gözünde devlete güvenin azalmamasını sağlamak ve devlet kavramının zedelenmesine engel olmaktır.
Durum böyle olmakla beraber, maalesef seçilmişler karşısında eziklik hisseden, hatta zaman zaman kişiliksizleşen atanmışların da görüldüğü muhakkaktır. Bu durum genelde seçilmişlerin ve siyasi kadroların da işine gelmektedir.
Oysa onlarda, bu tür hareket ve davranışların devletin gücünü zedelediklerini, genellikle bilmektedirler. Bu duruma tek partili hükümet dönemlerinde daha çok rastlanmaktadır.
Bunun nedeni, genellikle memurun gelecekte üst kademede görev alma isteği ve bunun için seçilmişleri kullanma çabası, görevli olduğu yerden başka yere atanma korkusu gibi korku ve beklentilerdir. Tabii aynı siyasi düşünceye sahip oluşta az da olsa bunda rol oynamaktadır.
Oysa seçilmişler ve iktidara gelen siyasi düşünceler geçicidir. Devlet denen yüce kavram ise devamlıdır. Onu yıpratmaya kimsenin hakkı-yetkisi yoktur ve olmamalıdır da.
Bu nedenle atanmışlar ile seçilmişler arasındaki ilişkilerde her iki tarafta buna dikkat etmek zorundadır.
Ülkemizde devlet çarkının işleyişinde aksaklıklar bulunduğu konusunda sık sık şikâyet edildiğine hemen hepimiz şahit olmuşuzdur.
Genel olarak söylemiyorum ama eğer atanmışlar, seçilmişler karşısında dik durabilse, seçilmişler de atanmışlara hükmetmeye kalkışmaz ise, bu aksayan çarklar çok daha iyi işleyecektir. Böylece vatandaşlardan gelen hem şikâyetler azalacak, hem de devlet halkın gözünde daha da yücelecektir.
Yeni bir seçim ortamına girdiğimiz şu günlerde umarım hem atanmışlar, hem de seçilmişler devlet kavramının halk nazarında zedelenmemesi için nasıl davranmaları gerektiği konusunda hassas olurlar.
Geçmişte görevli olduğumuz dönemlerde, özellikle seçim ortamlarında, bazı atanmış kamu görevlilerinin kendi düşüncelerine yakın siyasi partilerle yakın temas içinde olduklarına şahit olduk. Hatta seçim yasaklarının bulunduğu dönemde siyasi partileri ziyaret eden memurlara bile rastladık.
Elbette ki herkesin olduğu gibi, atanmışların da bir siyasi görüşü, benimsediği ve oy verdiği bir siyasi parti olacaktır. Bu demokrasinin gereğidir. Ancak bu görüş ve düşünce onlar için sadece sandıkta uygulanacak bir durumdur.
Özellikle atanmışlar devletin yücelmesi ve korunması konusunda daha hassas davranmak zorundadırlar.
Umarım bundan böyle atanmışlarla seçilmişler arasındaki ilişkiler, devletin yüceliği ve daha da yüceltilmesi çerçevesinde olur.