ŞEHİRCİLİK VE AFET YÖNETİMİ
Şehre ihaneti kendi beyanları ile ortada olanların, ehliyet ve liyakat gibi kavramları iğdiş edenlerin pek işine gelmese de şehircilik anlayışı ile afet ve afet sonuçları doğru ilişkilidir.
Şehirciliği beton ve rant olarak görenler afeti de sadece deprem ve acil kurtarma olarak görmekten öteye gidemediler!
Şehirleri kente çevirenler kentlerin zarar görebilirliği en fazla olan sitemler olduğunu düşünmediler! Kentler bünyesinde birçok fiziksel, sosyal ve ekonomik varlık barındırmaktadır. Dolayısıyla kentler birçok sistemden oluştuğu için kentsel zarar görebilirliği sadece fiziksel olarak algılamak gerçekçi bir yaklaşım değildir!
Nüfusu fazla olana şehirlerde Covit-19 vakalarının çok görülmesi de bunun ispatıdır. Şimdi birileri nüfus fazla onun için diyeceklerdir. Nüfusun fazlalığı da şehircilik anlayışının sakatlığından kaynaklanmaktadır.
Oysa kökenleri açısından afet değerlendirilmesi yapıldığında:
• Jeolojik-Jeomorfolojik Afetler: Deprem, tsunami, volkanik püskürmeleri,
• Klimatik-Meteorolojik Afetler: Sel, su baskını, aşırı sıcaklar ve aşırı soğuklar, aşırı kar yağışları, hava kirliliği, kuraklık, etkili rüzgarlar, hortum, asit yağmurları, buzulların erimesi, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri,
• Hidrografik Afetler: Akarsu taşkınları, akarsuların kirlenmesi, barajların taşması ve yıkılması, göl sularının kirlenmesi,
• Biyolojik Afetler: Erozyon, orman yangınları, hayvanların neden olduğu salgınlar, böcek istilaları,
• Sosyal Afetler: Açlık, kıtlık, savaşlar, soykırımlar, göçler, terör saldırıları,
• Teknolojik Afetler: Nükleer kazalar, maden kazaları, endüstriyel kazalar, kara-deniz-hava yolu ulaşımındaki kazalar
şeklinde tasnif yapıldığı ve bu afetlerin hepsine hazırlıklı olunması gerekliliği bilinen, bilinmesi gereken gerçeklerdir.
Risk odaklı afet yönetimini stratejik plan amaçları içine yazan ama bunun gereğini yapmayan anlayış, risk yönetimini ve kriz yönetimini yapamamaktadır ve yapamayacaktır. Algı yönetimi afet yönetimi ve risk yönetimi için yeterli olmayacaktır. Algı yönetimi ile her şeyi alkışlayan kitleye rutin ve olması gereken şeyler başarı diye kilitlenebilir ama işi bilenler gerçeği görenler için yetersizlik stres ve ülke adına üzüntü kaynağı olacaktır.
Allahtan toplumun geleneksel temizlik anlayışı ve diğer toplumlar kadar dış irtibat olmaması, virüs etkisinin ülkemizde geç ve az zarar vermesine vesile oldu! Rabbimize şükürler olsun. Bizi duayı hem kavli hem fiili yapma şuuruna erenlerden eylesin.
Afet politikamız riskleri ve zararları mesleki disiplinler eşliğinde ön görüp, risk yönetimini kurumsal yönetim modeline entegre etmek olması gerekirken, her zaman yapıldığı gibi çok afili laflar ve bütçeler ile yeni kurumlar kurup, risk yönetiminin, risklerin tanımlama, değerlendirme, planlama ve yönetilme adımlarının takip edildiği formal (sistematik düzenli) bir süreç olduğu unutuldu.
Gerek deprem gerek virüs gerekse diğer afetler için şehircilik adına; yapı kalitesini yükseltmek, mevcut yoğunlukları düşürmek, donatı standartlarını yükseltmek, boş açık alanlar oluşturmak, erişebilirliği arttırmak, şehir refahını ve toplumsal direnci arttırmak adına şehir tasarımı ve buna bağlı kentsel dönüşüm yapılmalıdır.
Deprem kadar hatta daha fazla uyanmamıza sebep olduğunu düşündüğümüz bu virüs, yeni yaklaşımlar ortaya koymalıdır. Bu yaklaşımların en başında da şehircilik anlayışımızı her türlü afete göre yaşanabilir şehir tasarımları ile ortaya koymalıyız.