Tefekkür
Tefekkür, her hangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varma demektir. Ramazan ayı kuran ayı olduğu ve tefekkür kuranın ve dinimizin bir emri olduğu için tefekkür etmeli ve dahası nasıl tefekkür etmemiz gerektiğini de tefekkür etmeliyiz.
Yüce kitabımız da oku diyerek okumanın nasıl olması gerektiğini yalnız Rabbinin adı ile oku diyerek bize öğreten Rabbimiz tefekkürü de nasıl yapmamız gerektiğini bize öğretmiştir.
Kelime manasında düşünme zihin yorma gibi ifadeler yer alsa da her düşünme her zihin yorma tefekkür değildir. Düşünce şuura vardırır ise tefekkür olur. Düşünceden tefekküre ulaşmak için düşünme metodu ve üslubu gerçekleştirmeliyiz. Tefekkür de metodumuz değişmemeli ancak üslubumuz değişmelidir! Metodumuz bizatihi Nebevi ruhla beslenmelidir. Tefekkürümüzün paradigmaları ve mihenk taşları olmalıdır.
Bu paradigmlardan birincisi bakışımızdır. “(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?”Gâşiye S., 17-20 Ayetler. Bakış Allah’ın istediği şekilde olmalıdır. Reel politiğe, mevcut duruma, masanın o tarafı bu tarafına göre olaylara bakarsan istediğin kadar düşün bu tefekkür olmaz. Tefekkür hakka ulaştırmalı.
Tefekkürde ikinci paradigma duymak ve dinlemektir. “O (Allah), geceyi içinde dinlenesiniz diye sizin için yaratan, (çalışıp kazanmanız için de) gündüzü aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardır.” Yunus S. 67.Ayet. Duyduklarımız ve dinlediklerimizde Rabbimizin rızasına uygun olmalıdır. Her habere inanmamalı hele hele haberlere itibar edip hüküm verilmemelidir.
İletişimin çok rahat olduğu bu çağda doğru yerine ulaşana kadar yalanın dünyayı kırk kere döndüğünü unutmamalıyız.
Tefekkürde üçüncü paradigma düşünme eylemidir. Düşünme basit mantık örgüsü kurma değil olayı incelikleri ile uzun uzun irdelemedir. “Körle gören, inanıp iyi amellerde bulunanla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz!” Mu’min S. 58.ayet. Bakışı ve duyuşu olması gereken değerler bütününe uygun olmayan insanların doğru düşünemeyecekleri aşikârdır. Düşünmek ayetten de anlaşılacağı üzere az olmamalı kafa yormalıdır. Hazır fikir ve düşünceleri ezbere tekrar tefekkür olmayacaktır.
Hakka ve adalete hizmet etmiyorsa istedikleri kadar düşünce merkezleri açsınlar, istedikleri kadar düşünce kulüpleri kursunlar, istedikleri kadar mantık oyunları oynasınlar tefekkür etmiş olamazlar, yaptıkları sadece polemik, pragmatizm ve demagoji olacaktır.
Tefekkürde dördüncü paradigma ibret almayı bilebilmektir. “Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O’dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” Rad S. 3.Ayet. İbret almak kul olduğunun ikrarıdır. Kendini beğenenler tefekkür edemezler.
Rabbim içinde tefekkür geçen surelere mukatta harfleri ile başlaması bile başlı başına tefekküre yöneliktir!
Tefekkürde paradigmasını kaybedenler, düşüncesini bu dört paradigma üzerine oturtamayanlar, kavram kargaşaları içinde amaç ve hedeflerinden uzaklaşırlar. Mugalatalar ve kendini beğenmiş azgın güruh yüzünden çoğunluklar yüzeysel düşünmeleri ve önüne konulana inanmayı düşünce sayabilir!
Hukuk, edebiyat, felsefe, tarih, sosyoloji, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, ilahiyat ve siyaset tefekkürümüzü etkileyen bilim dallarıdır. Siyaset bu ilimlerin hepsini içinde barındıran bir ilimdir.
Siyasi tefekkür de bu dört paradigma üzerine oturmalıdır. Siyaset, kul olma sorumluluğunun Müslümana yüklediği tefekkürün adıdır. Siyasi tefekkürü gelişmeyenlerin fikri tefekkürden bahsetmeleri abestir. Fikri bir tefekküre dayanmadan sadece ve sadece holiganca bağlılıkla siyaset yapmakta siyasi tefekkür sayılmayacaktır.
Siyasi varoluşları bir fikre dayanmayanların, olayları takip edemeyenlerin, olayları genelleyerek yaptıkları akıl yürütme ise güdük ve sloganiktir.
Güdük ve sloganik bir düşünce tarzının bir medeniyet oluşturup oluşturmayacağını tefekkür edelim. Aya, güneşe, dağlara, deveye vb. şeylere bakarak tefekkür etmek, içinde küfür zerresi bulunduranların işidir. Mümin ve muvahhit Müslümanın tefekkürü her şeyden önce Müslümanlar olarak neden bu haldeyiz olmalıdır.