Proje mi, Pro-ceemi?
Proje her şeyden önce nitelik açısından bir planlama sürecidir. İşlerin birbirinden ayrılması ve detaylandırılması sürecidir. Proje, başlama ve bitişi açıkça belirtilmiş aktivitelerle bütçe zaman ve kısıtı altında iyi tanımlanmış hedef ve amaçlara ulaşma eylemidir. Yoksa verilmesi gereken hesapları vermek yerine topu taca atma taktiği değildir proje.
Yol gösterici hareketleri, kılavuz ilkeleri, nedenleri, niçinleri politika belirler. İşin nasıl yapılacağı yöntemi ( prosedürü) belirlerken, kimler ve hangi zamanlarda yapılacağı da programı belirler. Politikası, yöntemi(prosedürü), programı belli olmayan şeyi proje diye açıklamak sadece şark kurnazlığıdır. Hele hele daha bütçesi fizibilite raporu olmayan şeyi proje diye sunmak sadece pazarlama ve kandırma yöntemi olmaktan başka bir şey değildir.
Yöntem demişken de aklıma gelen hikâyeyi buraya yazayım biraz renk gelsin.
İki arkadaş, hararetle tartışıyormuş. Tartıştıkları konu, sigara içerken İncil okunup okunmayacağı imiş… Sonuç alamayınca hikâye bu ya Papaza sormaya karar vermişler. Papazın yanına gidip sırayla sorularını sormuşlar. Biri olumsuz cevap alırken diğeri, izin almayı başarmış.
İzin alamayanın sorduğu soru:
Papaz efendi, İncil okurken canım sigara içmek istiyor, içebilir miyim?
– Oğlum , İncil okunurken Tanrı’yla ilgilenmen lazım. O sırada dikkatinin dağılmaması lazım. O yüzden İncil okurken sigara içilmez.
İzin alanın sorduğu soru :
– Papaz efendi, sigara içerken canım İncil okumak istiyor, okuyabilir miyim?
– Oğlum, her nerede ve ne koşulda olursan ol, İncil okuma isteği duyarsan okuyabilirsin.
KISSADAN HISSE:
1) Esas olan; aldığın cevap değil, sorduğun sorudur
2) Beceri; almak istediğin yanıtı alabileceğin soruyu sorabilmektir.
Soracağımız sorularla pek becerikli olmadığız sonucu çıkabilir ama biz yinede soralım !!!
Şimdi kıssadan hisseler çıkartarak sormak istiyoruz açıklanan proje! iktisatçılar grafiklerle, müteahhitler maketlerle, siyasetçilerde animasyonlarla milleti kandırır şeklinde bir argüman mıdır? Başka bir sorumuzda yılladır var olan bu düşünce yeni ve çılgın diye niye sunulmaktadır. Üniversite giriş sınavındaki rezaleti kapatmak ya da Libya konusundaki ördek şaşkınlığı içindeki dış siyaset beceriksizliğini örtbas etmek için mi böyle bir zamanda sunuldu.
Asıl sorulması gereken sorulardan biri de hükümete karşı olan medya bile bu konuda pazarlamacılığa soyundu. Ortadaki paranın büyüklüğü malum ama sadece bu kadar olmasa gerek bu medya işbirlikçidir parayı sever ama asıl görevi büyük abiye yaranmaktır.
Möntrö anlaşması savaş gemilerinin boğazlardan geçişini imkânsız kılmaktadır. Yeni açılacak kanal bu geçişlere kolaylık sağlayacak mıdır? Finansman kaynağı bile bu şekilde çözülecek midir? Bu sorunun cevabını verebilecek bir yetkili var mıdır?
Gerçek ve uygulanabilir olanlar ya zamanlama hatası ya da gerekçeleri düzgün sunulmadığından ülkemiz yanlış yatırım ve projeler çöplüğü haline gelmiştir. Proje teknik olarak imkânsız değildir. Yapılması gerekli midir yeri doğru mudur tartışılması gerekir.
Zaten hedef 2023! Asıl sıkıntı burada geçmişin hesabını vermekten kaçanlar söyleyecek söz bulamayanlar vizyon pazarlamacığı yaparak ham düşünceleri tam düşünülmemiş eylemleri proje diye ortaya döküyorlar. Belki de olması gereken şeyi zamanlama hatası ve yersiz çıkışlar ile hepten akamete uğratıyorlar. Hızlı tren faciasını ve olayını iyi hatırlayın. Bu ülke için iyi olan bir şey politik hırsa kurban edilerek zaafa uğratılmış ve facia yaşatılmıştır.
Bu düşünceye SWAT analiz yaparak yardım edelim! Bunu da yine bir fıkra ile destekleyelim.
Bir gün Ahmet Efendi, Nasreddin Hocayı eşeğin önünde oturmuş kağıda bir şeyler karalarken bulmuş.
-Ne yapıyorsun Nasreddin Hoca?, diye seslenmiş.
Hoca da:
-Eşeğime swat analizi yapıyorum Ahmet Efendi, demiş.
Ahmet Efendi, swat analizi nedir diye sorunca hoca anlatmış:
-Eşeğimin güçlü, zayıf yönlerini ve kendisi için olan fırsatlarla tehlikeleri yazıyorum.
Beriki:
-peki sonra ne olacak, diye sorunca, o da:
-böylece iyi bir plan yapıp eşeğimi maksimum verimle çalıştırabileceğim, demiş. Bunun üzerine
Ahmet Efendi:
-Bütün eşekler aynı değil mi, analize ne gerek var? Diye sormuş. Nasreddin hoca:
-Öyle deme Ahmet Efendi, demiş. Mesela benimkini atlarla otlatınca daha bir şevkle çalışıyor.Kendini at sanması onun güçlü tarafı. Öğleden sonra bir de ineklerle otlatacağım. Belki sütünü bile içerim deyince, Ahmet efendi:
-Bekle hoca, demiş, benim eşeği kapıp geliyorum. Hoca bunu duyunca hemen atılmış:
-Aman Ahmet efendi, eşekleri bir araya getirmeyelim, eşek olduklarını anlıyorlar.
Bu ülke her türlü beceriksizliklere rağmen güçlü ve büyük bir ülkedir.500 milyar doları aşan iç ve dış borcuna karşın 50 trilyon dolarlık doğal kaynaklara sahiptir. Her şeyden önemlisi genç ve dinamik bir nüfusu vardır. Tarihi köklerinde dağları delen Ferhat’lar vardır. Yeter ki her şey yerli yerinde, zamanında ve adam gibi adamlar eli ile yapılsın.