Hatay…
Hatay… Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden birisi. Fransız işgali zamanında İskenderun Sancağı, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransızlar tarafından Suriye Devletleri Federasyonu kurulunca da Federasyon’a bağlı olan Halep Devleti içinde yer alan Türk yurdu. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk halkına son armağanı…
Atatürk 15 Mart 1923’te Adana’ya geldiğinde kendisini Antakyalılar karşılar. Kalabalığın içinden; “Ey Ulu Gazi, bizi kurtar!” diye yalvaran bir ses duyulur. Bu dokunaklı sesin sahibi, Antakyalı Ayşe Fitnat’tır. Gazi Paşa da genç kıza, kurtuluş vaat eden ve tarihe mal olan o ünlü cevabını verir:
“Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde kalamaz!”
Atatürk 1 Kasım 1936’da TBMM’yi açış nutkunda “Sancak” konusunda devletin tavrını açıkça ortaya koyar ve ertesi gün Sancak’a “Hatay” adını verir. İlhaktan önce kurulan Hatay Devleti’nin bayrağını bile bizzat kendisi belirler.
Atatürk, ağır hastalığına rağmen, Hatay konusundaki mücadelesinden asla vazgeçmedi. Yabancı ajanslarda yer alan hastalık haberini yalanlamak ve düşman ülkelere fırsat vermemek için 20 Mayıs 1938 tarihinde yani ölümünden yaklaşık altı ay önce Mersin ve Adana’ya gitti. Atatürk’ün başarılı politikaları sonucunda Hatay, Anavatan’a katıldı. Büyük Atatürk Hatay’ın Anavatan’a katılışını göremedi ama Hatay, onun, Türk milletine en son hediyesi oldu. Bu nedenle de Hatay onu “Hatay Şehidi” olarak anmaktadır.
Atatürk, dış politikada asla maceracı değildi. Neyi alıp, neyi alamayacağını, nerede durması gerektiğini bilen bir komutandı. Nitekim Hatay konusunda da kendisine; “Yarın bir tümen asker yollasanız Hatay’ı alırsınız.
Almanlar Renani’ye girdiler de sanki Fransızlar ne yaptılar? Renani için harekete geçmeyenler, Suriye’nin bir sancağı için mi Türkiye ile harbe kalkışacaklar?” diyen bir sivil misafirine şu cevabı vermiştir; “Evet, yarın sabah bir tümen asker yollasam, Hatay’ı alabilirim. Renani için harekete geçmeyen Fransızlar, bir Suriye sancağı için bizimle harbe girmezler. Bunu da bilirim. Fakat ya bu sefer, şeref ve namus meselesi yaparlarsa? Milletler belli olur mu? Ben bir sancak için Türkiye’yi harp tehlikesine sokmam.”
Hatay, günümüzün sorumsuz ve basiretsiz siyasetçilerinin izlediği maceracı dış politikalar yüzünden sıkıntılı günler yaşamakta. Komşumuz Suriye’de yaşanan iç savaş ve yine bizim siyasilerin ABD güdümlü dış politikaları, Suriye ile aramızın açılmasına neden oldu. İç savaştan kaçan ne olduğu belirsiz binlerce Suriyeli Türkiye’ye sığındı. Pek çoğu da Hatay’da yerleştirildi.
Üç dinin buluştuğu, ezan seslerinin çan seslerine karıştığı, hoşgörünün en önemli temsilcisi Hatay’da huzur diye bir şey kalmadı. Sığınmacıların karıştığı hırsızlık, gasp, olay çıkartma, hasılı her türlü olumsuzluk ayyuka çıktı. Sınırlarımız âdeta “yolgeçen hanı” na döndü. Giren çıkan belli değil.
Sığınmacıların yarattığı olaylar neticesinde zaten diken üzerinde oturan Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde arka arkaya patlayan bombalarda, son alınan bilgilere göre, 49 vatandaşımız hayatını kaybetti. 24’ü ağır olmak üzere 55 kişi de yaralandı. Ölü sayısının daha da artacağından korkuluyor.
Atatürk’ün ince bir politika izleyerek, bir tek kişinin burnunu bile kanatmadan Anavatan’a kattığı Hatay, bu günlerde ölülerine ağlıyor. Türkiye, yas tutuyor.
Yetkililerin açıklamalarına göre bombaları patlatanlar tespit edilmiş. Çok güzel de; onlar maşa… Önemli olan asıl suçluları bulabilmek. Bu olay da Suriye’nin parmağı varsa onu tespit etmek ve gereğini yapmak. Ama hiç kimsenin şüphesi olmasın, iki pilotumuzda olduğu gibi, Hatay şehitlerinin de kanları yerde kalacak. Tıpkı teröre kurban verdiğimiz binlerce şehidimiz gibi… Katiller, ellerini kollarını sallaya sallaya çıkıp gidiyorlar…
Suriye bataklığına ve terör belasına –elbette sözde Kürt açılımı da dâhil olma üzere- başka şehitler vermeden bu günleri atlatmak en büyük arzumuzdur. Sağduyumuzu kaybetmeden, tek yürek, tek bilek olarak iç ve dış hainlere karşı dimdik ayakta duracağız. Türkiye Cumhuriyeti, ulusu ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Hatay şehitlerimizi, o büyük şehidin, Hatay şehidinin yanına uğurlarken, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve ülkemize baş sağlığı diliyorum.