Dün bugün ve yarın
Neden hayat bu kadar zor? Eminim kendinize bu soruyu yaşamınızda birçok kez sormuşsunuzdur. Bu zorlukları kendimiz mi istiyoruz? Yoksa mücadele etmemiz gerektiği için mi, zorluklar karşımıza çıkıyor?
Gelin sizin yaşam haritanızdan yola çıkalım. İyi ve doğru olarak tanımladığınız birçok hedefleriniz vardır. Diyelim ki yardım sever insansınız. Bir dostunuzun yardıma gereksinmesi var. Sizde ona, yardım etmeyi yürekten istediniz. Büyük bir ihtimalle bunu yaparken mutlu ve başarılı olacağınızı düşünüyorsunuz. Bu davranışınızla dünyaya değer katmak istediğinizde, dünyada size değer katar. Ne yapmak istediğinizi bilerek istemek, bunu uygulamak sizin ve karşınızdakinin dünyasını zenginleştirir.
Bu yardımlaşmayı bazı özel kişilerle paylaşıp, ortak yapmak istediniz. Ortaklaşarak dostunuza yardım etmek, hayatınızda derin bir sevgi ve denge duygusu oluşturur. Bu harikulade davranış, insanların en inanılmaz yanıdır. Yardım ettiğiniz dostunuzun da, inanılmaz mutludur. Pek çok insan hayatta yaşarken bunu yapar. Bu davranıştan daha büyük; farklı bir amaçtır. Amaçlarımızda yaşamın her alanında vardır. Yani dün olduğu gibi, bu gün ve yarında amaçlarımız olacaktır. Amaçlar insanlara yaşamda harikulade bir ön kazandırır. Odağını netleştirir. Hayatın anlamını dolu dolu yaşattır insana. Fakat hayatta beklenmedik sürprizlerde vardır. Birileri çıkar ortaya; hayal kırıklığına uğratır sizi ve sevdiklerinizi. Hayat biçiminizde inançlarınızın ve değerlerinizin tutarlılığını karalar. Sevgi, insanlık ve dostluk adına yaptığınızı maddiyata yönlendirir ya da çirkinleştirmek için bir şeyler uydurur. Bu kötü niyetli insanın amacı maddiyat ve çıkar, duygusu ise kıskançlıktır. Sonunda o, sevgi ve paylaşım duygusunu bilmeyen insan, sizi üzmeyi başarır.
Bu durum karşısında ne yaparsınız? Vücudunuzu nasıl hissediyor, o anı canlandırabilir misiniz? Kızar ya da üzülür, o dostunuza gitmekten vaz mı geçersiniz? Hayatınızda olup bitenlerin otomatik tepkisiyle, kontrolsüz duyguları yükleyip mi yaşarsınız? Varsayalım çok kötü bir film seyrettiniz. Sürekli o kötü filmi kafanızın içinde canlandırırsanız, size iyi duygular vermez. Çok kötü bir şeye odaklanmışsınız demektir. Hepimiz geçmiş de bir takım olumsuz şeyler yaşamışızdır. Onu geçmişten bu güne taşırsak, bu incelmişlik tüm duyguları baskı altına alır, duygusal android’ler haline gelir ve sonunda var olan tüm size mutluluk veren bağlantı duygularını yok eder. Bu en çok sevdiğiniz kişileri de mutsuz eder. Sizi üzen yakından tanıdığınız ya da, tanımadığınız biride olabilir. Hiç düşündünüz mü? Beklide bu art niyetli insan hiçbir zaman büyük dertlere ve çaresizliklere düşmemiştir. Hiçbir zaman büyük sevinçleri, coşkuları ve gerçek sevgiyi tatmadığını da ortadadır.
Hayat böyledir işte! Yapmadığınız şeyleri, yaptı diye anlatırlar. Kendi gibi inanan insanlar toplarlar çevresine. Varsayalım elinizde bir fotoğraf makinesi var Sizde bir partiye gittiniz. Oradaki kavga anını çektiniz. O parti nasıl görünür? Tatsız. Salonun öbür ucunda insanlar gülüyor, eğleniyordur. Makineyle buradan bir poz yakalarsanız ne olur? Partinin güzel geçtiğini düşünürsünüz. İşte makine bazı gerçekleri küçültür, bazılarını bulandırır. İnsanlarda böyledir. Hepimiz başkalarını, yüreklerimizde taşıdığımız biçimde görürüz. Bir düşünelim! Dün neydim? bu gün ne oldum? yarın ne olacağım?
İyi yürekli dürüst insanlar, hayatı bir bilim gibi oluştururlar. Bilim adamlarının her şeyleri yerli yerinde ve sıralaması doğru olsa da; o öze ulaşması birçok olumsuz deneyimler sonucunda ortaya çıkar. Eyer siz doğru ve dürüst bir yol çizgisi içindeyseniz, o zaman bu değişi dikkatli okuyun lütfen!..
“Nereye gittiğini bilen kişiye dünya durup yol verir.” Yolunuz açık olsun…