Dershaneler ve Eğitim Sistemi
Dershaneler meselesini anlayabilmek için eğitim sistemimizi iyi anlamak gerekir! Dershaneler şart ve koşul değil tamamen bir sonuçtur. Eğitim sistemini bir türlü oturtamayan eğitimsiz yöneticilerin, masa başı idarecilerin yol açtığı açmazdan kaynaklanmıştır. Ülkemizin eğitim sistemi sürekli sıkıntılı olmuş, bir türlü istenen verim elde edilememiştir. Halk adına iktidara gelenler sürekli dış kaynaklı fikir anaforlarında kaybolup gitmişler, dışarıdan gelen kolaycı prospektüslere boyun eğmişlerdir.
Eğitim talim ve terbiye iken terbiye, yapılan her çağdaşlık yaygarası ile talimden uzaklaştırılmış, eğitimciler müfredat adı verilen kuru şekilciliğe kurban edilmiştir!
“Maarif sistemi okullar olmasa idi bu vekillik ne kadar güzel yapılırdı” mantığından öteye hala bir adım atamamıştır! Şekilsiz iğrenç beton yığınları yapılarak bu iş çözülecek zannedilmiştir.1930’lu yıllarda başlayan tartışmalar, kelimeler değişse de içerik olarak değişmemiştir. Keyfiyet ve kemiyet mülahazaları devam ediyor! Fransa, İngiltere, Almanya ve birçok ülke eğitim sistemini kendi fikir adamlarının ve kültürünün üzerine inşa ederken, bu toplum, Fulbright gibi anlaşmalar ile Milli olması gereken, kendine has olması gereken eğitim ve öğretimi hep başkalarına havale etmiştir.
Fulbright: “Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu” 26 Şubat 1946 Kahire Anlaşmasından hareketle 27 Aralık 1949 Anlaşması gereğince kurulmuş bir komisyondur. Kakma akıl ile bu işler bir yere gitmez.
O kadar ki, Onuncu Milli Eğitim Şurası’nda dönemin Milli Eğitim Bakanı “Eğitim sistemimizin değişik dönemlerde çeşitli batı devlet veya sistemlerinin tam etki ve kontrolü altında kaldığını, ülkemize yararlı olmaktan uzaklaştığını ve karmaşık bir eğitim düzeninin doğduğunun gerçek olduğunu” beyan etmiştir.
Son 10 yıldır da pek bir şey değişmedi! Değişim adına değişmedik bakan, değişmedik sistem bırakmayanlar, işi yapboz tahtasına çevirenler çokta elzemmiş gibi sanki dershaneler kapatılınca eğitim sistemi düzelecekmiş gibi, şimdi de dershaneleri kapatma yoluna gidiyorlar.
Eğitim sistemi tartışılırken hep modeller tartışıldı ama eğitim alacak kişiler ve insanlar tartışılmadı. Dershane bu dönemde belki de verdiği eğitimden çok, çocukların eğitime odaklandığı yerler olduğu için, onları tv. ve bilgisayardan uzak tuttuğu için başarılı oldu!
Dershane kapatmak bir hükümetin gündemi olamamalı! Hükümet eğitim sistemini düzeltip, öğretmenlere gerekli değeri verdiği ve verdiğini istediği zaman zaten dershanelere gerek kalmayacaktır. Dershaneye gitmek zorunlu değil, lakin vatandaş göndermek istiyorsa bunun sebebi de eğitim sisteminin oturmamış olmasındandır.
Dershanelerin ücretini dert edinip özel okul açacağım diyenler bunun maliyetinin sadece devlet tarafından karşılanacağı, vatandaşın ödeme yapmayacağını mı zannediyorlar? Her şeyden önce bu olaya para olarak bakmak bile, olayın anlaşılmadığı ve sadece gündem olsun diye mart kedisi edası ile diklenmekten kaynaklanmaktadır. Eğitimin pahalı olduğunu düşünenler, cehaletin bedelini ödemek zorunda kalmadıkları veya kendileri de cehaletin ürünü olup cehaleti sevdikleri için eğitimin maliyetinden bahsetmektedirler!
Dershane tartışması görüldüğü kadarı ile eğitim odaklı olmadığı, başka hesapların bunun üzerinden görüldüğü bir olay haline dönüştürüldü. Burada görülen şudur ki; açılım dolayısı ile doğuda dershaneleri istenmeyenlerin gönlünün alınması, başbakanın her türlü güce rağmen arzuladığı formatta adam yetiştirememe adına girdiği sıkıntılar ile istihbarat savaşlarının perde arkasındaki kavgalar bu olayı bu hale getirdi.
Oslo olayının tarihini ve ne anlam ifade ettiğini anlamayanların dershane düzenlemesi 2009’ dan beri var demeleri taraftarlık ve yandaşlığın insanları cahil bıraktığının en büyük göstergesidir! Birilerinin tatlı ve ılımlı hali ve de yıllardır var olan tepkisizliği şimdiye kadar dert değilken, şimdi dert edilmesi de çok inandırıcı gelmemektedir. Bunca ortak işler yapılırken kardeş kardeş geçinip ayağına basınca rahatlıkla ortadan kaldırmaya çalışmak, ortak yapılan hatalardan da temizlik sağlamayacaktır.
Erbakan Hocaya 28 Şubatta yapmadıklarını bırakmayanlar, onun dershaneler ve eğitim kurumlarının kapatılmaması için yaptıklarını hep yok saydılar. Siyasetin şerrinden Allaha sığınırız deyip, şeytan ocağında rahmet arayanlar, şeytan çarpmasa da rahmet tokadı elbet bir gün gelecektir bunu hep unuttular! Rahmet tokadı hep rahmanilerden gelmediği gibi ruh bütünlüğü olmayan birliktelikler rahmete değil zahmete kapı açar.
Dershaneler ile özdeşleşen bir cemaatin, alternatifleri hazır iken ve hizmet adına birçok çalışan ve paydaş mağdur edilirken bunları izale etmek yerine, kendi üzerlerine alınmaları ve olayı gereğinden fazla germeleri işin yine eğitim değil başka amaçla yapıldığını göstermektedir.
Eğitim sistemi milli olmalı, bunun için gerekli adımlar atılmalıdır. Niyet ve istekleri doğruyu istemek olsa da, mili olma hassasiyetleri Milli Piyango idaresinin başına getirdikleri kişiden ve piyango sistemine yaptıkları katkıdan belli olanların, bu hassasiyeti gerektiği ölçüde gösteremeyecekleri aşikârdır.
Bir Çin atasözünün dediği gibi: ”Planınız bir yıl içinse prinç ekiniz, on yıl içinse ağaç dikiniz, yüzyıl içinse insanları eğitin.” İnsanları da yalnız Allah rızası, insan ve vatan sevgisi için yetiştirin.