Mustafa Kaplan yazdı: Dünya gündeminde, Çin’in egemen olduğu iki ülke var
Yapılan son yerel seçimlerde Esenler’de Bağımsız Belediye Başkan Adayı olan ESDEF eski Başkanlarından Mustafa Kaplan, Doğu Türkistan Türk’lerinin yaşadığı zulmü kaleme aldı.
Yazsında çeşitli önerilerde de bulunan Mustafa Kaplan’ın “Dünya gündeminde Çin’in egemen olduğu iki ülke var” başlıklı yazısı şöyle;
“Dünya gündeminde, Çin’in egemen olduğu iki ülke var
İlki, iflah olmaz bir duyarsızlığın gölgesinde zulüm ve asimile altındaki Doğu Türkistan… Diğeri, halkının haklı tepkilerin duyarlığında Hong Kong…
Her iki coğrafyada istenmeyen yönetim anlayışları hâkim. Sincan Uygur Özerk bölge Doğu Türkistan, özerkliğini kaybetmiş, Çin’in asimetrik işkencelerinin ve esareti altında yaşayan soydaşlarımız ve dindaşlarımız.
Diğeri, Dünya ekonomisinde büyük bir yere sahip, Doğu’nun incisi Hong Kong, yarı özerk bir yönetim olsa da 1997’den beri Çin’in egemenliği ve nüfusu altında ve aylardır haklı protesto yürüyüşlerine sahne.
Duyarlı olmak; duymak, karşılık vermek, tepkisiz kalamamak, anlamındadır.
Olayları ve gelişmeleri yakından takip ederek hislenmek, reaksiyon göstermektir.
Maalesef, siyasi çıkarlar uğruna görmezlikten gelinerek insanlığın bittiği bir yer Doğu Türkistan. Bir millet yok edilmek istenmekte ve bugüne kadar 35 milyon Uygur Türkü öldürülmüş. Bilgi ve teknoloji çağında, Uygurlular evlerinden alınarak, ailelerinden koparılarak, özel olarak yapılmış büyük devasa binaların içine konularak sözde eğitim kamplarında esir tutularak zorla asimile edilerek toplama kamplarında, ateizm öğretisi ve Çinlileştirilme adına insanların beyinleri yıkanmaktadır. Karşı gelenlere büyük ve akla gelmeyecek işkenceler uygulanmaktadır.
Bebekler zorla annelerinin karnından çıkarttırılarak öldürüyorlar, kadınlar kısırlaştırılıyor. Kendi dinlerini, tarihlerini öğrenme hakları yok…
Sözde eğitim kamplarından mezun olanlar (Çinlileştiklerini söyleyenler) ancak iş sahibi olabiliyor, hayatlarını devam ettirebiliyorlar.
Seyahat ve haberleşme hakları yok..
Genç kızlar zorla, Doğu Türkistan’dan, vatanlarından koparılarak Çinin iç eyaletlerine ucuz işçi olarak çalışma kamplarına gönderilerek adeta sürgünde bir yaşama tabi tutuluyorlar.
Kendi dilleri ile konuşmak yasak…
Hiçbir ibadete izin verilmemekte, dini kitap bulundurulması suç olarak kabul edilmekte… Tüm Uygurlular, potansiyel suçlu ve terörist muamelesi görmekteler. Hiçbir Uygurlunun yaşam garantisi yok ve hepsi düşman olarak algılanıyor.
Yıllardır katliam, zulüm, asimilasyon, baskı, işkence yaşanıyor Doğu Türkistan’da.
Bu insanlık dışı işgal uygulamalar altındaki Doğu Türkistan’da Uygurluların, toplantı ve gösteri yürüyüş haklarından söz etmek dahi mümkün değil.
Hal böyle iken Hong Kong’da durum, yolun sonunu görmek acısından önem arz etmekte. Hong Konglu yolun sonundaki karanlığı bir diğer ifade ile Doğu Türkistan’ı görüyor, ona göre vaziyet alıyor ve her hafta sokaklardan dünya gündemine haklı sesleri yankılanıyor.
Protestoların gerekçesi ise en ufak hak arayışına hazmedemeyen Pekin yönetim anlayışına karşı ortak tepki göstermek. Yerel halk, herhangi bir suça karışan Hong Kongluların, Hong Kong’da yargılanmasına izin vermeyen, buna karşın bu zanlıların Çin’e iadesini içeren yasa tasarısını geri çekilmesini istiyordu.
Hong Kong’a hâkim Çin zihniyeti 2 ay devam eden karşı gösterilere dayanamadı ve yasa tasarısını geri çekmek zorunda kaldı, 2014’de seçim yasasını değiştirmek istediklerinde de aynı şekilde protesto gösterileri başlamış ve yapılmak istenen değişiklik yapılamamıştı. Daha önce de göstericiler Pekin’in 2017 yılında Hong Kong yönetimine seçilecek başkan adaylarını belirlemesine karşı çıkmıştı.
Devamlı olarak Hong Kong’u, sosyal deney olarak kullanan Çin sosyalizm yönetimi istediklerinde başarılı olamıyorlar. Hong Kong artık bu gerçeği gördüğü için yasa tasarıları geri çekilse dahi gösteriler devam ediyor. Biliyorlar ki; Çinliler geri adım atmayacaklar. Çin’in egemenliğinde özgür bir Hong Kong istemiyorlar. Buranın da Çinlileşmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Kısaca, Çin- Pekin rejimi, aynı ırktan oluşan yani Çinlilerin yaşadığı Hong Kong’u, Doğu Türkistan’a dönüştürmek istemektedir. Hong Kong’un Çinlileşmediğini varsayıyorlar. Halk hareketleri özelliklede gösteri ve yürüyüşlerdeki protestolar olmasa, Hong Kong, Hong Kong olmayacak. Doğu Türkistan olacak. Ama nüfusun çoğu Çinli olduğundan, statüsünün de tek devlet iki idare özelliğinden dolayı Hong Kong, önümüzdeki yıllarda da dünya gündeminden düşmeyecek.
Hong Kong adası Çinlilerin, Çin Halk Cumhuriyetinden özgürlükler, hukukun üstünlüğü, insan hakları bağlamında ayrıştıklarını net olarak görüyoruz. Ada halkının dev gösterilerle, haklarına ve özgürlüklerine bağlı olduklarının uyandıracağı etki dalgası da, başta Çin’i ve diğer halkları da etkisi altına alması olası bir gerçek.
Hong Konglular dev gösteriler yaparken, silahlı zorba Çinlilerin işgali altındaki Doğu Türkistan’da iki Uygurlunun yan yana gelmesi yasak. Mazlumlar ses çıkartamıyorsa bu gerçeği bizler duyurabiliriz.
Milyonların katılacağı dev gösteriler, yürüyüşler ve toplantılar yapılmalı.
Çin malları devamlı olarak protesto edilmeli kesinlikle özen gösterilmeli.
Medyamız, siyasilerimiz özellikle STK’larımız öncülük yapmalı.
Sürekli olarak Cuma hutbelerinin konusu olmalı..
Çin zulmünden kaçabilen Uygurluların katılacağı salon toplantıları yapılmalı.
Bildiri ve afişlemeler yapılarak duyarlılık canlı tutulmalı.
Esenler ölçeğinde ise hemen öncülük yapılmalı ve bu aşamaları gerçekleştirebilecek bir istişare kurulu ivedi olarak oluşturulmalıdır.
Bu çerçevede, Esenler İlçemizin tek federasyonu olan, Esenler Dernekler Federasyonumuza çok görev düşmektedir.
NOT: Bu arada, İdlib mazlumları için bir yardım kampanyası başlatılması gerekmektedir.”