Torpilli vicdanlar!
Orhan Kemal Cengiz geçen haftaki köşesinde, “Neden Müslümanlar Nobel Alamıyor?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazının bir paragrafında şu yazıyordu: “Bu ülkelerde insanlar bulundukları yerlere liyakatla, çalışarak, büyük başarılar göstererek değil; iktidara yakın durarak geliyorlar. Böyle olunca da kendini yetiştirmek insanlara vakit kaybı gibi görünüyor.”
Yazarın bu ülkelerde derken; inanç olarak Türkiye’den farklı olan Avrupa toplumlarından bahsetmiyor. Batı’nın yıllardır merkezini oluşturan, Müslümanların en büyük düşmanı gibi görülen ABD’ yi de kastetmiyor. Bu ülkeler derken, inanç olarak İslam dinine inanan, Müslümanların çoğunlukta olduğu Türkiye’den bahsediyor.
Yazarın yazısında dile getirmiş olduğu bu düşünceyi önemsiyorum. Çünkü; hayat yolunda çalışarak elde etmek istediğimiz haklarımıza, çalışmadan ulaşanların olması, bizim bu yolda, sadece cehalete karşı değil, ülkenin yanlış sistemine karşı da bir mücadele içinde olmamıza neden oluyor. Çünkü; üzerinde yaşamış olduğumuz bu ülkede, biz büyürken bir düşünce ile terbiye ettiler. Bize, insanların birbiriyle ilişkilerinin ancak ve ancak, hak ve adalet kavramları doğru ele alınırsa, iyi olabileceği öğretilmiştir.
Basında çıkan, gündemi bu hafta meşgul eden torpil haberlerini gördük, okuduk. Ülkenin başkentini hanedanlık merkezi sayanlar, burayı adeta torpille çalışan arkadaşların veya akrabaların işe yerleştirildiği bir şehre çevirmiş, başkentin tarafımızdan torpil başkenti olarak görmemize neden olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Özellikle son 4 yıldır ortaya çıkan; KPSS kopyaları, mağdur olan öğretmenlerin yaşadıklarından sonra, şimdi de KPSS sınavına girmeden memur olanlar konuşuluyor. Bu duruma meydan veren, ülkenin başkentinden ülkeye bakan ancak göremeyenlere seslenelim.
Bu ülkede, çocuğunun memur, öğretmen olması için, köyündeki son ineğini satan insanlar var…
Bu ülkede, çocuğunu okutmak, memlekete faydalı olmasını sağlamak isteyen, çocuğunun giderlerinden dolayı vergisini ödeyemeyen esnaflar var…
Bu ülkede, kendisi memur olan ancak hakkını alamamış insanlarımız var. Olsun da bir memur olsun diyerek, giymeyip giydiren, yemeyip yediren memurlar var…
Bu ülkede, asgari ücretle ev geçindiren, kira ödeyen, çocuk okutan işçiler var…
Ülkenin bu durumunun karşısında, eliniz titremeden, insanları kendinize yandaş ilan ederek, imzaladığınız atama kararlarının hesabını verebilecek misiniz?
Bilmiyorum ama, vicdani olarak görmenin, bakmakla bir olmadığını herkes kavrayabilir mi? KPSS ile hayat yarışında çok zorlu bir dönemeci geçmek isteyen evlatlarla helalleşebilecek misiniz? En büyük mahkeme olan, karşı gelemeyeceğiniz, “vicdan mahkemesi” nin huzuruna çıkabilecek misiniz?
Anayasa’ya göre suç olan; adam kayırmacılık toplumsal huzuru bozmakla kalmıyor, devlete olan güvenin de azalmasına neden oluyor.
Hiç kimse bir başkasının inancını sorgulayamaz, sorgulamamalı. İnsanların inancı için, beyinlerini mi açtınız ki, bu benden bu değil ayrımına gidiyorsunuz? Tekrar yazıyorum; para ile imanın kimde olduğunu bilemezsiniz. Velev ki ayrım yaptığınız insanlar inançsız olsun. Onların bu ülkenin vatandaşı olarak, üzerlerinde adaleti sağlamakla ilgili bir göreviniz yok mu?
Yapılan tüm bu yanlışlıkların, İslam dinini önemsediğini iddia eden, muhafazakar bir iktidarın döneminde gerçekleşmesi, dinin adalet kavramına verdiği önemin algılanmadığını gösteriyor. Hz. Ömer’in bir sözü vardır. “ İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanmaya başlar.” Yaşanılan siyaset içinde, doğrular yerine kabul edilen yanlışların bedelini toplum olarak, siz dahil herkes öder…
İnandığınız dinde, ayrımcılık, adam kayırma, iltimas yoktur. Müslüman olsun, gayrimüslim olsun, inançsız olsun, adaletin sağlanması gerekir…
Bu ülkede, isteseniz de istemeseniz de, hak ve adalet için mücadele eden insanlar olacak. İsteseniz de istemeseniz de, doğru olanın uygulaması takip edilecek. Gücü elinde bulundurmak, sistemi kendine yontmak değildir. Gücü elinde bulundurmak; toplumda adaleti sağlamak, hakkı teslim etmektir…
Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü…
İnsan olmanın; doğuştan gelen ve çalışarak elde edilen haklara ulaşmak olduğunun algılanması dileği ile…