Olayları Anlamak
İbn Haldun tarihi olaylar suyun suya benzediği kadar birbirine benzer demişti. Ama anlaması gerekenler anlamamakta ısrar edince, birbirinin benzeri olaylar sürekli kendini gösteriyor lakin kuklalar değiştiği için oyun başka oyun zannedilip işin aslı görülemiyor.
Ülkemiz insanları koalisyonlara karşıdır. Koalisyonların ülkeye zarar verdiğini düşünür. Lakin koalisyon şebeke halinde tek yapıda birleşince onu görmez. Şebeke ayrılığa düşüp menfaatler çatışınca işler ayağa düşünce neler oluyor diye düşünür.
İnsanların olayları anlaması, kendi bilgi, görgü ve bulunduğu çevre ile alakalıdır. Günümüz olaylarını hepsi kendi açısından değerlendiriyor. Her kime sorsan haklı! Buradaki temel sıkıntı, temel referans değerlere göre değil, herkesin durumunu muhafaza etmek için kendi nefsine göre uydurduğu günlük gerçeklerden almasından kaynaklanmaktadır. Güç hala hak sayılmakta, reel politik geçer akçe olarak kullanılmakta yeri gelince din diyanet sos amaçlı servis edilmektedir.
Kendi geldikleri çizgiye hainlik edenler hainliğe uğradığı zaman temel referanslara sarılmakta onu da kendi yamukluklarını saklamak için kullanmaktadır. Kimle beraber yürüdüklerine bakmayanlar, din ve diyanete ters işleri birlikte yapanlar yeşil kuşak ve bop sürecinde önlerine serilen imkânlar ile palazlanıp her türlü rezilliğe çanak tutanlar bugün kuma kavgası yapıyor ise ve birbirlerini yercesine yaptıkları mücadeleden birisinin değil ümmetin kaybettiği gerçeği ortada iken hala gereğini gerektiği şekilde yapmıyorlar. Yetiştirdikleri neo harici bindirilmiş kıtaları birbirinin üzerine salıyorlar ve çıkan hengamede zübüklük ve hödüklük saklandı zannediyorlar. Teslimiyetçinin, işbirlikçinin, rüşvetçinin, komisyoncunun, şantajcının, kayırmacının adının ne olduğu önemli değil. Niyetleri gerçekten halis ise biz nerede yanlış yaptık demelidirler.
Temel referansımız şu uyarıları yaparken ve hepsi bu gerçekleri bizden daha iyi bilirken, sadece ağızlarından çıktığı hançerelerinden aşağıya inmediği için bugün olanlar başlarına geliyor, başımıza geliyor.
“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadid, 20)
“Daima âdil davranın. Muhakkak ki Allah, âdil davrananları sever.” (Hucurât, 9)
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler ümid ediniz. Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum” (Buhârî, Rikak 7; Müslim, Zühd 6.)
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar.” (Müslim, İmâre 18, Nesâî, Âdâbü’l-kudât 1)
İyâz İbni Himâr (ra), Rasûlullah (sav)’i şöyle buyururken dinledim, dedi: “Cennetlikler üç gruptur. Bunlar: Âdil ve başarılı devlet başkanı, yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi, ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır.”(Müslim, Cennet 63)
Şimdi bunların zamanı mı diyen anlayış kendini sorgulasın. Bunların modası geçmez, bunlar her daim günceldir, bunlar reel politik değildir. Ama dünyevileşme ve çoğunluk olma, çokluk hastalığı salgın bir hastalık gibi her yeri sardı. Zinayı AB istediği için kabul edip ne oluyor diyeceğine sanki yok mu idi durumuna gelen deyyus anlayış bu olayları kavrayamaz. Başkalarına yaranmak adına dinin akidesini bozan anlayış bu gerçekleri kavrayamaz. İnsanın şeref ve izzetinin ölçüsü İslami şahsiyet ve karakterini muhafaza etmesi iken şeref ve izzet başka şeylerde arayanlar hakikati göremez.
“Men dakka dukka” deyimini bilenler ve söyleyenler bugünlerin geleceğini niye göremedi. Kendilerine temel referanslar sürekli uyarıda bulunurken, bunun haricinde ilmin hakkını verenler uyarılarını yaparken; ayıya dayı diyerek yol alınacağını zannedenler ayı şamarlayınca ne oluyor diye niye soruyorlar. Biz ayı yeğenlerine soruyoruz köprü mü yıkıldı, dayınızın ayı olduğunu yeni mi anladınız.
Bu günlere gelişiminizin en önemli nedeni bilgi eksikliği, ilmin yokluğu değil. Dirayetli ilim adamlarının olmayışıdır. Hep bizim haspaya da yakışıyor edası ile çoluk çocuklarının ikbali derdine düştüler. Haram yolla veya nereden geldiği belli olmayan paralar ile yapılan binalara bel bağladılar. O yüzden bu günlerde taraf olma gayretine gireceklerine biz nerede hata yaptık deseler bu insanlara daha büyük hizmet etmiş olurlar.
Mesela; kürsüde konuşurken ağlayıp sızlamak ve gençlik ihtiyarlık diye liderine hainliğin hükmü nedir, parti küfürdür deyip milleti küfürle itham eden şarlatanların ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım deyip siyasetin en rezili olan menfaat için siyaset yapanların durumunu bildirseler bu günkü olaylar daha net anlaşılır.
Rabbime şükürler olsun ki hesap günü var burada saklama becerisi ve gücü gösterenler orada gösteremeyecek. Olaylar en net ve hak olarak orada anlaşılacak. “Bir peygambere (öndere, hocaya, lidere), emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılmaksızın-kazandığı tastamam verilir.” Al-i İmran S.161. Ayet