Sosyal Atmacalar
Sosyal yapının her geçen gün bozulduğu, internetin ve televizyonun insanları her türlü kötülüklerle buluşturduğu zamanımızda buna bir de akil zannedilen adamların sosyal atmacaları ve kandırmacaları eklendi.
Sosyal problemler çok olunca buna çözüm üreten palyaçolarda çoğaldı. Sosyal projelerin bini bir para, her kes bir sosyal proje atıyor ortaya. Hele parası cebinden çıkmadan atılan projelerin değmeyin keyfine. Peki, projelerin akıbeti hakkında sağlıklı bilgi veren var mı? Ya da ortaya atılan projenin yan etkisi oldu mu bunu izah eden var mı? Tabii ki yok!
Adamlar sosyal atmaca konumundalar sürekli atıp tutuyorlar. Sosyal içerikli bir ürünün reklamı kendisinden pahalı olabilir mi yani halk dili ile astarı yüzünü geçen bir projenin sosyal olması düşünülebilir mi?
Sosyal atmacaların günümüzde en meşhuru AB ülkelerinde STK sayısının ve oranlarının çok olduğudur! Şu bizim bildiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde insanlar a sosyal değiller mi idi, yalnızlık ve buna bağlı buhranlar yaşamıyorlar mı idi. Bunlar mı STK’lara üye olup sosyal sosyal yaşayanlar.
Bu konu sadece ve sadece AB girmek adına uydurulmuş ve AB girişte halkın uyumu sağlansın adına ortaya atılmış sahte ve yapay gündem maddesidir. Çünkü bizatihi AB, 1 Mayıs 2004 tarihinde 15 üyeli AB, tarihinin en büyük genişlemesini gerçekleştirerek 10 yeni ülkeyi birliğe dâhil etti.
Bu genişleme ile çok değil, daha birkaç yıl önce farklı yönetim anlayışına ve sosyo-ekonomik yapıya sahip olan, sivil toplum yapısı da AB ülkelerinkinden farklılık gösteren ülkeler Birliğe katılmış oldu. Bu nedenle, genişleme ile yeni üye ülkelerin toplumsal yapısı hızla değişirken bu, birçok sorunu da beraberinde getirdi. Bu durum, bu ülkelerdeki vatandaşların ve kurumların, AB üyeliği ile ortaya çıkan ve gelecekte de çıkacak olan fırsat ve zorluklar hakkında bilgilendirilmesi ihtiyacını ortaya çıkardı. Bu da en hızlı ve etkili bir şekilde ancak sivil toplumla işbirliği yaparak gerçekleştirilebilirdi.
AB, bu fikirden yola çıkarak hem önceki üye hem de yeni üye vatandaşlarının AB ve değişen koşullar hakkında yeterince bilgilendirilmesi amacıyla “sivil toplum diyaloğu” nu başlattı. Bu atmaca bu diyaloğun dolay sonucudur.
AB ile mazoşist bir ilişki içinde olanlar yani girmek için her türlü rezilliğe çanak tutup şimdi de işimize gelmezse ayrılırız tarzında sosyal atmaca yapanlar STK yapılanmasını sadece ve sadece AB istediği için yaptılar. Bunu ülkemize uyarlayarak kendilerinin sesi olması şartı ile STK’lar desteklendi. Kendilerinin sesi olunmaz ise yeni alternatif yapılanma yapılır tehdidi ve uygulaması cebren gerçekleştirildi.
STK her şeyden önce sivil anlayışı oda bağlantısız olmayı, birinin değneği ve stepnesi olmamayı gerektirir.
AB ülkelerinde STK vardır ve bunların büyük çoğunluğu sendikalardır, şirket ya da vakıf destekli araştırma gruplarıdır. AB anlayışında belediyelerde STK anlamındadır! Bizim anladığımız manada STK çok azdır ve çok üye derdinde değillerdir ve çok üyeleri de yoktur. Hele hele köy kasaba derneği anlayışı oralarda gelişmemiştir.
Ülkemizde köy kasaba dernekleri ihtiyaç ve gereksinim olarak olmazsa olmaz STK’lardandır. Engelli vatandaşlar için kurulan STK yapılanmaları da gayet önemli ve anlamlı STK yapılanmalarıdır. Hiçbir siyasi menfaat, hiçbir siyasi ihtiras gütmeden desteklenmesi gereklidir. Bu yapılanmalara ihtimam gösterilmeli onların şahsi manevi yapılarını zora sokacak etkinliklerden kaçınılmalıdır.
Bizdeki sosyal atıcılar ülkenin birliğini ve yörenin birliğini düşünmekten çok kendi menfaatlerini düşündükleri için köy derneklerini bile böler hale geldiler. Onlar gibi düşünmüyorsan senin alternatifini hemen buluverirler. Kendilerine tabi dernek kurmak çok zor değil. Efendim ne imiş AB ülkelerinde STK çokmuş!
Dilin kemiği yok ki. Adam sosyal sosyal atıyor. Hani birlik, hani vahdet, hani milli mutabakat?
Adamlar derneklere artık “Milli” ismini bile çok görüyorlar.
Diğer bir sosyal atmaca konusu ise “ borçlu belediye başarılıdır” fikridir. Bunu da artık sosyal atmaca görevini icra eden güruhtan çok duymaya başladık. Borç ne iktisaden ne de dinen hoş görülen bir durum değildir. Sosyal atmaca yapanlar beğeniyor. Çünkü bakış açıları değişti, şakulleri kaydı. “Borç Allah’ın yeryüzündeki zillet boyunduruğudur, Allah bir kulu zelil etmek dilerse onu boynuna geçirir.” vb. manada birçok hadis var iken insan, borçlanmayı nasıl övebilir. Nasıl başarı diye sunabilir? Hele hele günümüz anlayışında borcun maliyetinin fazlalığı ve bunun kamu adına yapılıyor olması ne büyük sorumluluktur.
“Kişi borçlanınca konuşur, yalan söyler, vaat eder, sözünü tutmaz.” Hadis i Şerifi bir gerçeğin tespiti olarak karşımızda duruyor. Borç aldıkça sosyal atmacalar çoğalıyor! Daha önceleri yapılmış şeyler bile ilk defa, en çok, en büyük gibi laflar ile süslenip tekrar tekrar piyasaya sürülüyor.
Yeri gelmişken söylemekte fayda var. Atmaca kuşları eğitilirse insanlara av gibi lüzumsuz işlerde fayda sağlar ama fazla kanat çırpamazlar, yorulurlar! Hem siyah beyaz görürler. Sosyal Atmaca görevini ifa edenler ne kadar vizyondan bahsetseler de dünyaları siyah ve beyaz aralığındadır nüansları ve farklılık algıları o kadar zayıftır.