Okullar dökülürken hizmetli sözleşmeleri erteleniyor

30/03/2012 Tarihinde yayınlanan 6287 Sayılı Kanun ile zorunlu eğitim 5+3 olarak uygulanmakta iken, 4+4+4 olarak değiştirilmiş, ilköğretim okulları ilkokul ortaokul olarak ayrılmıştır. Değişen sistemle birlikte, fiziki olarak zaten uygun olmayan okullar, daha fazla yükü üzerine almıştır. Okullar, öğrencilerin tıka-basa doldurulduğu, kalabalık okul kavramından uzaklaşmadan, güç koşullarda eğitim-öğretime devam etme kaderiyle baş başa bırakılmıştır.

(6287 sayılı kanunun getirdiği okul dönüşümleri şu şekilde gerçekleşmiştir: Türkiye genelinde 31 bin 480 ilköğretim okulu bulunuyor. Bu okulların 16 bin 905 tanesi ilkokul, 3 bin 558 tanesi ortaokula (3 bin 11 ortaokul, 485 yatılı bölge ortaokulu 62 tanesi imam hatip ortaokulu) 11 bin 17 ilkokul-ortaokul şekline dönüştürülürken 23 genel lise imam hatip lisesine dönüştürüldü. 378 genel lise meslek lisesine çevrildi.)

Eski sistem ve statüsünde iken de fiziki olarak yetersiz okulların bu kadar değişikliğe uğraması, öğrenci için uygunluğunu daha tartışılır hale getirmiştir. Okul bahçelerinin alansal genişliği veya oyun için yeterliliği, sınıf sıralarının uygunluğu, depreme dayanıklılık, devrilme tehlikesi taşıyan duvar, kapı, basket ve kale direkleri ve dolaplar, eğriti merdivenler, lavabolar, estetik yoksunluk, güvensiz kalorifer tesisatları, okul binalarının soğuk ve yorgun hali başlıca fiziki sorunlardır.

Bunun yanında, özensiz yapılan okulların su, elektrik tesisatlarının çürümüş ve sık sık arızalanan hali diğer sorunlar arasında görülmektedir. Her yıl pek çok okulumuz patlayan su ve kalorifer boruları ile karşılaşmakta, tamir için bütçe oluşturamamaktadır. Yine bazı okulların engelli öğrenciler için yapılmış çalışmayan veya çalıştırılmayan asansörlerin kendi haline bırakılmış olması acı gerçeklerden biridir. Eski okullarda engelli tuvaletinin olmaması, merdiven korkuluklarının kaza ve yaralanmalara yol açacak şekilde yapıldığı da bilinen acı gerçektir.

Okulların en baştaki fiziki sorunları giderilmiş olsa dahi, karşımıza büyük bir iş olarak temizlik problemi çıkmaktadır. Temizlik için gerekli olan malzemeler tedarik edilmiş olsa bile, temizlik görevlisi ihtiyacı temel sorundur. Okulların temizliği için yeterli personelin olmaması, İş-Kur’a bağlı olarak verilen elemanların sayıca yetersizliği bu konudaki en büyük problemdir. Kurumlarımızda kadrolu hizmetli sayısı yok denecek kadar azdır.

2013/2014 öğretim yılının 1.dönemi için İstanbul’da yaklaşık 5000 eğitim kurumuna 2000 temizlik personeli verildi. Ancak okulların açılmış olmasına rağmen ilgili personel iş başı yapmış değildir. Okullara gönderilen resmi yazıya göre, sözleşme 21 Ekim-31 Aralık tarihlerini kapsıyormuş. 2. dönemde de geçen yılda olduğu gibi, mayıs-haziran aylarında sözleşme yapılacağı anlaşılmaktadır.

Eylül, ocak, şubat, mart, nisan aylarında da okulların temizliğe ihtiyaç duymadığı farz edilmiş olmalıdır. Yine sendikamıza ulaşan bilgilere göre, temizlik personelinin ülke dağılımında adaletsizlik olduğu, bazı illere de fazla görevli verilerek, bir okulda 7 veya 8 hizmetli çalıştırıldığı ortaya çıkmıştır. Alınan görevliler, asgari ücretle işe başlatılacak ve büyük çoğunluğu ikili eğitim yapan okullarda, sabah 7, akşam 7 olarak çalıştırılacaklar. 2 aylık sigortalarının ödenecek olması ile teselli olmaları bekleniyor.

Sözleşmeler kısa süreli olduğundan, zamanla personel bulma sıkıntısı da baş göstermektedir. Okullarımızdaki temizlik görevlileri yılın 3 ya da 5 ayında 12 saat çalışmakta, bunun karşılığında asgari ücret almaktadır. Kısa süreli sigortaları dışında başka hiçbir gelir veya güvenceleri bulunmamaktadır. Ayrıca yemek, öğle arası gibi avantajları olmadığı gibi görev tanımları net değildir, ne iş olsa yapmaktadırlar.

Eğitim bizim işimiz, görevimiz, mesleğimiz. Bu işi yaparken dayanıştığımız, işimizi kolaylaştıran, eğitim ortamını düzenleyen personele teşekkür kadar destek de borçluyuz. Yetkimiz dahilinde yapabileceklerimiz sınırlı olsa da eğitim hizmetleri iş kolunda çalışan sözleşmeli personelin haklarını arama konusunda kararlıyız. Okullarımızın güvenliği ve sağlık koşulları açısından da duyarlı olmak zorundayız. Bu sorumluluk; geleceğimiz olan yavrularımıza ihsan değil görevdir…