Medeniyet ve Medenilik
Medeniyet, insanlığın muayyen tarihi devirlerinde bir zümre cemiyetin benimsediği vasıtalarla çalışarak ortaya koyduğu ve yaşattığı teknik eserlerin ve yaşayış şekillerinin bütününe denir, insanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden ibarettir. Kültür ise, bir toplumun kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerinin bütünüdür. Bunlar ilim, sanat, ahlak ve dine ait değerlerdir. Kültür ruhidir ve her cemiyetin kendi malıdır.
Medeni ise hem kültürü hem de medeniyeti içselleştiren bir arada yaşatabilen insandır. Medeni kelimesi bir sıfattır. Sıfatı hak etmek için onun rengine onun kokusuna bürünmek gerekir.
Medeni olamayan medeniyet, tek dişi kalmış canavar olmaktan başka bir anlam ifade etmez.
İnsanlığın tarihi hak ve batıl mücadelesinden ibarettir. Gerçek hak anlayışına sahip olamayanlar teknolojik üstünlüklere sahip olsa da medeni olamazlar. Afrika’ya 100 milyar dolar yardım yapacağımı sözünü veren tek dişi kalmış canavarlar Afrika’yı sömürüp Afrika’nın rengini kara yapanlar festivallerinde tonlarca domatesi birbirine atabilir. Çünkü medenilik anlayışları kıttır.
Medeniliğin 3 ölçüsü vardır. Bu 3 ölçüde olmazsa olmazdır ve birbiri ile ilintilidir.
İlah İnancı
Kul İnancı
Çevre İnancı
Şimdi sırası ile incelersek her türlü imkânlarına rağmen sözüm ona bilgi birikimlerine rağmen tek dişi kalmış canavarların İlah inancı sakattır. Kimisi ikili bir inanç sistemine (Yahudiler),kimisi de üçlü bir inanç sistemine (Hıristiyanlar) sahiptir. Bu kadar çoklu olunca olmasın ya da yoktur diyenler de çoğunluktadır. Böyle bir nizamın ve düzenin has bel kader gelişi güzel kendi kendine olduğunu kabul edebilen insanın insanlığı şüphelidir ki medeni olması tartışılsın. Şimdi onların iyi insanlar olduğunu söyleyenler çıkabilir emin olun ki o insanlıkları da yarım yamalak ta olsa, yalan yanlış ta olsa bir dinin izlerinden bir düzen tutturmak için ahlaka duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.
Prens Bismarck ve Goethe olmasa Almanya’nın böyle düzenli olabilir mi idi, Tolstoy olmasa Rusya bu kadar sistem kurabilir mi idi,Nietzsche: “İslâm’ın önünde diz çökmeliydik” demese idi Fransa bu kadar aydınlanabilir mi idi bunların ulusları üzerindeki etkileri her kesin malumudur. Bu isimlerin İslam ve Peygamber efendimiz hakkında söyledikleri saygın sözlerde her vicdan sahibinin malumudur. Hepsi de İslam’ın harita, imanın fener ve aklın pusula olduğu yönünde ister siyasi, ister insani isterse bilimin gereği açıklama yapma ve gerçeği teslim etme duygularına sahip olduğu, toplumlarını yönlendirdiği aşikardır.
Kul inancına bakarsak tek dişi kalmış canavarlarımız burada da medeni olmadıklarını ispat ederler. Onlara göre insan günahkâr doğar onun için yıkayıp vaftiz ederler! Diğer bir kısmı da insan olmayı Yahudi bir anadan olma şartına bağlarlar. Bu kadar zor ve anlamsız şartlardan sonra var olan diğer insanları tanımlamak için de bilimsellik kılıfı içinde evrim teorisi gibi saçmalıklarla insanları tarife kalkarlar. Teori tutunca da maymunumsu insanları sömürmek ve onlara işkence etmek vicdanları o kadar rahatsız etmez!
Yeri gelmiş iken 2009 da İklim zirvesinde Afrika kıtasına 100 milyar dolar yardım sözü veren ve hala Afrika’yı sömürenler sözünde durmuyor. Bunun yerine BM nin göstermelik yardımları ve bu görevi bize vermesi (daha 1998 yılından itibaren) neticesinde insanımızın medeniliğini kullanarak işi geçiştirmektedirler. Milletimiz unutmuş olabilir ama biz 2005 yılını da Afrika yılı ilan etmiş idik! Stratejik derinliği “Zengin yeraltı kaynakları ve Afrika ülkelerinin BM çerçevesindeki gücü” diyerek Afrika’nın madenlerinden ötesini görmeyen ve 2008 de BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine destek alarak derinliğini gösteren sahte kahramancıklar yüzünden yardımlarımız bile tek dişi kalmış canavarların yardımına benzer hale geldi. Reklam ve şov yapmadan ve bir kazanım kazanmadan yardım yapamaz hale geldik!
Çevre inancına gelirsek, İlah ve insan inancı çarpık ve yanlış olanın çevre inancının doğru olması beklenemez. Biz inancımız gereği kıyamet koparken bile elinde fidan olanın dikmesini salık verirken onlar bu dünyayı sömürü ve talan alanı olarak görürler. Menfaat en büyük sloganlarıdır.
Menfaatlerine uymaz ise her şeyi yok edebilirler. Onlar tohumları bozar,gökyüzünün katmanlarını deler, sadece eğlence olsun diye balina avlayabilir domates savaşı yapabilirler. Hayatlarının gayesi olmayanları eğlence bataklığında debelenirken menfaat çarkının içindekilerde sömürü üzerine dünyayı kan gölüne çevirmekten sakınmazlar.
Yine yeri gelmiş iken laz müteahhit zihniyetli, aklı evvel, tüccar türedi siyaset adamlarımız kültür ve tabiat varlıkları ve kurullarını kaldırarak tek dişi kalmış canavarların ruh ve hal yapısı ile yani menfaat ile tabiat ve çevre varlıklarımızı tarumar etmeye başlamaktadırlar. Rabbim hırslarını ve azgınlıklarını ıslah etsin. Cahilliklerinin bile farkında olmayan bu azgınlara fırsat vermesin. Onların çevreden anladığı çoluk çocuk, arkadaş, eski ortaklar ile damat ve hemşerileri!
Bizler ise medeniliği ALLAH c.c. inanmak, insanları Adem as. Zürriyetinden oldukları için sevmek ve doğuştan temiz olduklarına iman ederek yeryüzünün bir emanet olduğunu kabul ederek bulduk.
“Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.” KASAS S.77 Ayet
Bizim medeniyetimiz bazı dönek ve işbirlikçilerin zannettiği gibi mağlup olmadı. İnsanlığın kurtuluş reçetesini elinde bulundurarak her zamanki temizliği ve paklığı ile dünyaya her an tebliğini haykırıyor! Medeniliğimiz ise hiç değişmedi çünkü biz Medine-i Münevvere’deki gül bahçesinin sahibinin yolundayız. Sadece kendi özümüze dönmemiz her şey için yeterlidir. Derinlik aramaya gerek yok köklere bakmak yeterlidir. İstikbal köklerdedir!