Kardeşlik ve Mülteciler
Geçen gün arkadaşın biri ile konuşurken Suriye’den gelen mülteciler için, ne biz Ensar olabildik ne de onlar Muhacir dedi!
Bu tespit çok doğru bir tespitti. Bu tespitin, doğruluğunun sebeplerini araştırıp anlamlandıramazsak sadece kısa bir ah vah edip geçiştirmiş oluruz. Bunun belli başlı sebepleri vardır. Bunlar şöyledir:
“Hicret” vahyin sıcaklığını, Peygamber Efendimizin kuşatıcı iklimini üzerinde taşıyordu. İman edenler zorlukları biliyor ve bu bilgide manipülasyon, dejenerasyon yok idi.
Günümüzde vahyin sıcaklığını bırakın, emperyalist oyunlar ile yerli işbirlikçiler ve kuşatıcı özelliği olmayan sözüm ona liderler yüzünden kimse olayların farkında değil. Reklam ve imaj çağının özelliği her şey sanal zannediliyor. Gerçek diye sunulanların çoğu birililerinin zanlarından ve vehimlerinden ibaret. Bataklıktan çok sinekle uğraşılıyor.
Müslüman ülkelerin liderlerine bir bakın, bir çoğu bir emperyaliste sırtını dayamış her biri kendi hayal ve düşüncelerini en mükemmel, en insani, en mutlu edici düstur olarak sunma derdinde.
Ayakları yere basmayan, hazırlığı yapılmayan, altyapısı oluşturulmayan her fikir, kurtarıcı diye öne atılıyor ve amiyane tabirle kurtlar sofrasına meze yapılıyor. Bir çoğu inancın değil paranın adamı olmuş.
Nebevi hicrette, önce gidenler gelenlere yardımcı olurken şimdiler de her koyun kendi bacağından asılır derdinde. Kimileri lüks rezidanslarda, avm de saltanat sürerken, kimileri köprü altlarında veya Küçükpazarın arka sokaklarında hiçte insani olmayan şartlarda hayat mücadelesi veriyor.
Birileri her Arap’ı Suriyeli zannetmeyin diyebilir. Bakkal değil devlet yönettiğini söyleyenler, pazarlamacılığı marifet sayanlar, dostunu düşmanını karıştıranlar bu zannın önüne geçmesi gerekenlerdir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:”Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 9)
Bu zorlu mücadelede durumu iyi olanlar yardım edip, öncülük etmediği gibi ahkâm kesmekten başka özelliği olmayan iş bilmez taifesi de bütün sorunlar çözülmüş edası ile demeç veriyor, daha da gelsinler diye beyanatlarda bulunuyor.
Bazı beyler, haram ve şaşalı kazançları ile her ay giyim eşyası ve üç beş ayda bir mobilya değiştirip, eskilerini sağa sola verip, vicdanlarını rahatlatıyor olabilir, kendilerince daha ne yapalım diyebilirler. Sadece susun ve düşünün, bir de adam olun başka bir şey istenmiyor sizden!
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Hiçbiriniz kendi nefsi için istediğini, mü’min kardeşi için de istemedikçe kâmil mü’min olamaz.” (Buhârî, Îman, 7; Müslim, Îman, 71-72)
Nebevi hicret döneminde Ensar ve Muhacirin sosyo kültürel yapıları birbiri ile aynı idi. Ama günümüzde özellikle büyükşehirlerde yaşayan insanımız ile buraya gelme zorunda kalan kardeşlerimizin maalesef dünyaları birbirinden çok farklı. Nerede ise tek ortak paydamız namaz ve cami kalmış.
Barınma, temizlik, komşuluk gibi en basit kişisel hukuk algıları birbirinden çok farklı halde. Sıcak iklimin verdiği sıcaklık bile bizim insanımıza abartılı geliyor! Bu ilişkiler kervan yolda düzülür mantığı ile geçiştirilemez. Bölgenin sıcaklığında vuku bulacak herhangi bir olumsuzluk burada yangına dönüşecektir.
En büyük ihraç ürünü olarak abuk sabuk sapık dizileri gören anlayış (emperyalistler ise askerimizi görüyor), bu farkındalığın farkına ne zaman varacak. Bu iş imaj yapacağım diye yardım ederek geçiştirilecek bir şey mi?
Ülkemizdeki Müslümanların çoğu şunu da anlamlandıramıyor! Allah korusun ülkemiz böyle bir durum yaşasa, insanlarımız çoluk çocuğunu emniyetli bir yere yerleştirdikten sonra ülkesini müdafaaya döner. Ama burada böyle bir durum yok, sanki oralar bilinçli olarak boşalttırılıyor ve birileri bu oyuna alet ettiriliyor.
Yine bu göç esnasında sınırlarımızdan geçişler hususunda da kamuoyunun endişeleri var. Her türlü teröristin, mağdur ve mazlum ayağı ile ülkemizin güvenli topraklarında yerleşip köklendiği endişesi had safhadadır. Farkında olmadan elimizle büyüttüğümüz kargalarca gözümüzün oyulma endişesi hâkimdir. İş işten geçtikten sonra dövünmenin anlamı olmaz.
Günü kurtarmak adına, kişisel kaprislerimiz adına şu mübarek Kurban Bayramı arifesinde kardeşliğimizi kurban etmeyelim. AB bakanlığı diye bakanlık kurup harcadığımız vakti kardeşlerimiz için bakanlık kurup, kardeşliği geliştirecek projeler yapıp her günümüzü bayram tadında geçirelim.