Kadının adı Emine Erdoğan olmasaydı…
Geçtiğimiz gün Japon Millî Günü’nde bir konuşma yapan Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan’a, “hangi sıfatla konuşuyor” tarzında bir eleştiri getiren CHP Tunceli milletvekili Kamer Genç AKP camiası ve yandaş medya tarafından neredeyse linç edilecek.
Hemen belirteyim, Kamer Genç’in bu davranışını tasvip etmek mümkün değildir. Emine Erdoğan hiçbir resmi sıfatı olmasa bile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın eşidir. Uluslar arası toplantılarda bunu unutmamak gerekir. Bir protokol hatası varsa Meclis çatısı altında çözmeye çalışmak daha uygun olurdu.
Peki ya Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın sanki mahalle kavgasındaymış gibi, korumalarıyla birlikte bir milletvekiline, “Terbiyesizleşme. Çık dışarı. Terbiyesiz herif” diye bağırması ve üzerine saldırması bir bakana yakışacak türden bir davranış mıdır?.
Burada asıl vurgulamak istediğim konu, devletin koskoca bakanı ile milletvekilinin, devlet adamına yakışacak ağırbaşlılığı gösteremeyerek, elin Japon’unun yanında, Türkiye Cumhuriyeti Devletini küçük düşürmeleri değildir. Asıl konu AK Partili kadın vekillerin ve partili kadınların bu olaya gösterdikleri aşırı tepkidir.
Kamer Genç’in Başbakanın eşine olan davranışı, AKP’ li kadın vekillerin ve partili kadınların ciddi şekilde ayağa kalkmasına neden oldu. Bu durumda bizim aklımıza da şu sorular takıldı:
Siz hiç AKP’ li kadın vekillerin bir araya gelerek koca dayağı yiyen, töre cinayetlerine kurban giden, dövülen, öldürülen kadınlar için; Güldünya için, Ayşe Paşalı ve diğerleri için, küçük gelinler için bu derece ayağa kalktıklarını gördünüz mü?
Gezi Parkı olaylarında hayatını kaybeden, gözleri kör olan, kafa travması geçiren gençler için; “onlarda bizim evlatlarımız” düşüncesiyle üzüntülerini belirtebildiler mi?
Haftalardır uyutulan 14 yaşındaki Berkin Elvan için bir geçmiş olsun mesajı yayınlamışlar mıdır, ya da toplu halde ziyaretine gitmişler midir? Berkin’in yerine kendi çocuklarını koyarak empati (duygudaşlık) yaratmaya çalışmışlar mıdır?
“Ben de sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam ‘Bunların gerçeği bu’ diye…. Ahlaksız olurum değil mi” diyerek, tüm kadınları aşağılayan, AKP Tokat Milletvekili’ni kınayabildiler mi? Partiden ihraç edilmesi için parti yönetimine baskı yapabildiler mi?
Vatandaşına “gavat” diyen Adana valisi için, kelimenin içerdiği ağır hakaret gereği, (özellikle kadınları ilgilendiren bölümü düşünüldüğünde…) “valiyi istifaya çağırabildiler mi? Ağzının ayarı bozuk bu valinin, bir de “yılın valisi” olmaya aday gösterilmesine itiraz edebildiler mi?
AKP’ li kadın vekillerin içerisinde üç dönem görev yapanlar var. Bunlardan hangisi sıra sıra gelen Mehmetçik cenazeleri için ayağa kalktı? 46 kadın vekilin, kadın ve çocuk sorunlarıyla ilgili konularda ağırlıklarını hissettirdikleri ya da öncülük ettikleri bir hareketleri oldu mu?
Üç dönemdir iktidar olan AKP’ den sadece üç kadın bakan çıkartılmasının nedenlerini sorgulayabildiler mi?
Ailenin önemi üzerinden siyaset yapan iktidarlarının döneminde, kadına şiddet olaylarının yüzde 1400 artmasının sebeplerini araştırabildiler mi?*
Peki ya AKP’ li kadınlar? Kamer Genç’i kınamak için CHP önünde toplanıp, slogan atan kadınları en son hangi olay sokağa dökmüştü?
El cevap; Mısır…
Mısır’da gerçekleşen olaylar için Rabia işareti açan AKP’ li kadınlar, yukarıda saydığım olaylar için ve de kendi vatandaşları için bir kez olsun seslerini yükseltebilmişler midir?
Ve gelelim asıl can alıcı soruya;
Emine Erdoğan eğer Başbakan eşi olmasaydı, böyle bir tepki sergileyecekler miydi?
Peki, neden Emine Erdoğan için bu kadar tepki?
Sanırım bu sorunun cevabı belli…
*
Mecliste görev yapan tüm milletvekilleri, yapılan haksızlıklara karşı; “Bu bizdendir, bu bizden değildir” düşüncesine kapılmadan, adil davranışlar sergilemedikleri müddetçe, bu ikilik devam edecektir. Hangi parti mensubu olursa olsun, bir diğerini kucaklamayan, kendisinden olmayana dürüst davranamayan milletvekili, bu milletin vekili olmayı hak etmemektedir. Meclis çatısı altında birbirine karşı alabildiğince düşmanca bir tutum sergileyen milletin vekilleri halka kötü örnek olmaktan, halk arasında öteki partiliye karşı öfke patlamalarına sebebiyet vermekten kurtulamayacaklardır. Hal böyle olunca da Başbakan’ın, “Biz 70 milyonu kucaklayan bir partiyiz” söylemi de havada kalmaktan öteye geçemeyecektir.
Sahi Başbakan’ın sıklıkla tekrarladığı bir cümlesi daha vardı; Neydi o?
“ Dürüst ol, dürüst!
Hatalı davranan kendi partisinden olunca “ Yedirmeyiz!”, başka partiden olunca, “Linç ederiz!”
Hadi canım!
*KESK araştırması, 2011.