Hikmetli Söz ve Aforizma
Üstat Necip Fazıl “Lafımın dostu, çilemin yabancısısınız” derken ne kadar doğru söylemiş! İnsan kıırlan kalbi için küsmeyi bulmuş, bakmış affedemiyor susmayı bulmuş. Lakin kutlu Nebiden öğrendiğimiz, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olurmuş!
İlahi söze kulak tıkayan hazırcılar için anlamadıkları sözleri söylemek çok cazip olmaktadır. Tek kelime ile vatan kurmak ve yıkmak, düşmanlarını yere sermek, klavye Donkişot’luğu ve mücahitliği yapmak çok kolay gelmektedir.
Aforizma ile hikmetli söz arasında fark vardır! Aforizma ile kapak yaparsın, hikmetli söz ile hikmet i mucibince söyler isen düşmanını dost yaparsın!
Tek dini aktivitesi gusül abdesti almak olan mücahitler, tarih bilgisi ve tarih perspektifi sıfır seviyesinde olan Osmanlıcılar, BOP tıkır tıkır işlerken laftan başka çözüm sunamayan gafiller tabii ki de bir sözle kendilerini rahatlatma yoluna gitmeyi tercih edecektir.
Oysa biz biliyoruz ki ayetler tefsire, hadisler şerhe muhtaçtır. Fikir çilesi çekmek yerine günü kurtarmayı tercih edenler ise fırıldak gibi döndükleri için söyledikleri sözlerin içeriği ile uğraşmazlar. Onlar sözlerin satıcısı veya şakıyıcısıdırlar, papağanından başak bir şey değildirler!
Bir şeye sahip olmak kadar layık olmak gerektiğini bilmeden, boş atıp dolu tutturan, her türlü yalanı hakikat diye yutturan, gerçekler söylenince somurtan bir anlayış laf ile peynir gemisi yürütmeye iyiden iyiye alıştı. Oysa yalanla iletişim kurmak, yalanı yutturmak bir başarı değil sadece mağlubiyetin ertelenmesidir. Ertelenen mağlubiyetler ise hezimete dönüşür!
Hikmetli söz bilgi ve tecrübe ile desteklenmiş olup ilim ve sanatın birleşmesidir. Hikmetli söz emektir, çiledir. O emek ve çileyi bilmeden o sözü kullanmak hikmetli ve erdemli yapmaz insanı!
Son dönemlerde epeyce İmam ı Şafiye atfedilen:” Fitne zamanı hakkı tutanı nasıl anlarız? Dedi ki: Düşman okunu takip edin, o sizi Hak ehline götürür.” sözünü çok duyduk. Bu sözün içeriğini düşünmek işlerine gelmediği için söyleyip geçmek kolay geliyor. Kolaycı ve hazırcıları etkiliyorlar!
Fitne nedir, kendi yönettiğin ülkede fitne var ise bunun sorumlusu kimdir, düşman bu dönemde ok kullanmadığına göre düşman oku nasıl gelmektedir!
Düşünseler fitnenin imtihan, bela, musibet, basiretsizlik, uydurma mazeret, delalet hatta şirk demek olduğunu bilirler.
Fitne her daim uykudadır, din dünya işlerine alet edilince ve fuhuş yayılınca artar, alimler ve yöneticilerin gevşekliği ile yayılır.
Düşünseler bu devrin okunun para olduğunu görecekler. Paranın yönüne baksalar oynanan büyük oyunu görecekler.
Düşünseler düşmanın bu ülkede onlardan farklı düşünenler olmadığını görecekler ama düşünmek meşakkatli ve çileli bir iş, çileye talip olmak zor. Onlar ise kolaycılığı ve hazırcılığı meslek ve meşrep edindiler.
“(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da “Biz Hristiyanlarız” diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.” MAİDE S.82. Ayet
“Küçük insanların büyük gururu vardır” Voltaire. Hikmetli söze, bilgiye kolay ulaşmanın kibri ile gururlandılar. Ama üretim, sosyal durum, hak ve hakikat onların söylediklerinin tam tersi! Bunu göremediler. Yukarıda yazılan ayet açık açık düşmanımızı tarif ederken kolaycılar bu düşmanlar ile dost ve müttefik olmayı tercih edip ülkesinde kendi gibi düşünmeyeni düşman, Müslüman olduğunu( yalanı yanlışı ile) kafir görmeyi tercih ettiler. Çünkü bu kolay olanı ve gerçeklerin örtülmesine uygun olanı idi. Asıl fitne dedikleri şey bu idi ve fitnenin var olması kendi kolaycılıklarından kaynaklanmakta idi.
Biz ne kadar düşünmeye davet etsek te doğru ve hikmetli söze çağırsak ta onlar aforizmadan anlar! “Devrim istiyorum, mesela beni beğenmeyen ve beni üzenlerin boyu posu devrilsin!”