Girilmesi zor kaledir kalp
Günler, haftalar, aylar ve yıllar gelip geçer hayatınızda. Ömür dediğimiz bu uzun maratonda birçok olaylara şahit oluruz, şahit olduklarımız bazen mantıksız olsa bile… En azından keyfimiz kaçar, anlam veremediğimiz bir olay karşısında… Arkadaş dediğiniz belki de dost diyebildiğiniz insan, nedenini bile bilmediğiniz bir konu hakkında sizi birden suçlar…
Neden böyle yaptınız deyince; arayıp sormadığınızı onunla hiç ilgilenmediğinizi öne sürerler birden. Çevrenize olayı renklendirerek anlatır. Hiç haberiniz olmadan sizi olumsuz saldırgan tavırlara maruz bırakır. Kırıp döktüğünün farkında olmadan…
Çünkü olaya hep kendi açısından bakar. Birkaç gün sonra onun yanlış yaptığını kanıtlamaya kalkıştığınız vakit ise yine kırıp döktüğünün farkına varmadan sert sözlerle hala haklılığını ispatlamaya çalışır. Siz ise onun bu hal ve tavırlarına bir şey söyleyemeden öylece bakakalırsınız ve içinizden bugüne kadar anlayışsızlığın ve samimiyetsizliğin izlerini aramaya başlarsınız
İşte o an bir kalemde iyi niyetinizin silinip gittiğini görürsünüz ve uğramış olduğunuz bu haksızlığı yıllarca hafızalarınızda taşırsınız. Sonra hafiften onun dostunuz olmadığını anladığınızı fısıldarsınız…
İşte böyle bir durum karşısında o anı bir kayıp olarak görseniz bile aslında büyük bir kazancınız olduğunu bilmelisiniz. İnsanın yapısından kaynaklansa gerek artık doğru ve dürüst olan gerçek dostun nasıl olduğunu öğrenmeye koyulursunuz.
“Genç bir adam demiş ki babasına, benim dostlarım var tıpkı sendeki dostlar gibi.
Babası itiraz eder ve oğluna, olmaz öyle çok dost, insanın hakiki dostu belki bir, belki iki, fazlasını gerçek hayatta bulamazsın der.
Baba Oğul arasındaki bu konuşma tartışmaya kadar uzar gider.
Hakiki dostu anlatabilmek için baba sonunda bir karar verir oğlunu sınav yapmaya
Akşam bir koyun keserler ve koyunu bir çuvala koyarlar.
Baba der ki oğluna, hadi al götür bu koyunu dostuna
Çuvaldan kanlar damlar, sanki bir adam öldürmüşler gibi,
Dışarıdan böyle sanılmakta
Delikanlı sırtlar çuvalı gider en iyi dostuna
Delikanlının dostum dediği adam bakar ki çuvala, kan damlıyor.
Hemen kapatır kapıyı delikanlının suratına
Delikanlı tek tek dolaşır tüm dostlarını
Ne yazık ki hepsi de aynı harekette bulunur ve kapıyı kapatırlar delikanlının yüzüne.
Delikanlı içten yıkılır ve döner babasına ve şöyle der;
Haklıymışsın sen baba, dost yokmuş bu dünyada, sana da bana da der…
Baba irkilir birden, hayır evlat dur bakalım, benim bir dostum var bildiğim. Hadi sırtla çuvalı da ona bir git hele… Genç adam alnından terler akarak sırtlar içinden kan damlayan çuvalı ve doğruca baba dostuna gider.
Delikanlı kabul görür baba dostunun evinde, sevinir ve birlikte arka bahçeye geçip bir çukur kazarak birlikte çuvalı gömerler. Belli olmasın diye de üzerine sarımsak dikerler.
Delikanlı sevinerek babasına gelir ve baba işte dost buymuş der.
Babası: Daha erken o belli olmaz sen yarın git ona, çıkar bir kavga ve hiç çekinmeden ona bir iki tokat at. İşte o zaman anlaşılacak gerçek dost olup olmadığı.
Delikanlı babasının söylediğini aynen yapar. Amacı gerçek dost olup olmadığını anlamaktır.
Delikanlıdan bir iki tokat yiyen adam delikanlıya aynen şöyle der.
Sen hele bir git babana söyle, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada…
Anonim.