Eleştiri ve Hiciv
Eleştiri, herhangi bir kişiyi, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlışlarını dile getirerek göstermek amacıyla yazılan kısa metinler veya ifadelerdir. Hedeflenen öğeyi doğru ve yanlış yönleriyle tanıtmayı amaçlayabileceği gibi, bu öğenin doğru tanıtılmasını sağlamayı ve bir değerlendirmeyi de hedef alabilir.
Eleştiri bir şeye kıymet verme ifadesidir aynı zamanda. Bunun için kritik te denmiştir.Kritik ifadesi de Yunanca “Kritikos” kelimesinden türeyen critik hükmetme kelimesinden türemiştir.Eş anlamlı tenkit kelimesi de “nakd” kelimesinden türemiştir o da paha biçme ve değer verme ifadelerini içerir.
Eleştiri yapmak ve hakaret etmek ayrı ayrı şeylerdir. Eleştiri de bilgilenme, öğrenme ve hesap sorup haddini bildirme vardır. Ama hakaret kolaycılıktır beklide bilgisizliğin ve kıskançlığın dışa yansımasıdır. Bir şeyin eleştiri olabilmesi için söylediklerinin hakaret olmaması için o konuda bilgin olması gerekir. Bilgi ilgiye bağlıdır, ilgilenmek araştırmak gerekir ve de en önemlisi tarafgirlik ve inat olsun diye bir şey söylememek gerekir.
Eleştiri de tenkit eden ve edilen vardır. Eden açısından övgü ve yergi içerebilir yeter ki bilgi ve iyi niyete dayansın. Edilen açısından ya haklılık yada haksızlığa uğrama duygusu hakimdir.Ama ne olursa olsun göz önünde olan insanlar eleştiriye açık olmalıdır.Güçlerini kullanıp eleştiriyi hakaret algısı içine sokup işi zorbalığa dökmemeli,eleştiren kişi de yalan yanlış kulaktan dolma bilgilerle işi inat çerçevesine sokmamalıdır.
Eleştiriyi hazmedemeyip zorbalığa başvurulunca işin içine yergi girer.Yergi; toplum, kişi ya da olayların kusurları, kötü ve gülünç yönleri ele alınmaktadır. Divan şiirindeki karşılığı “hiciv”dir. Halk şiirinde ise “taşlama” adı verilmektedir.
Son dönem taşlama ustalarından Namdar Rahmi Karatay’ın taşlamasından bir bukle ile yazımızı nihayetlendirelim.
Salla Başını, Al Maaşını
Ey inleyen zavallı; bulmuşsun kırk yaşını
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını
Yemelisin hakikat denen zehir aşını !
Ne derlerse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır, belini bük, her ay al maaşını
Tatar ağası gibi öyle dolaşma yaya,
El oğluna baksana ne ar kalmış, ne haya !
Sen de bulup bir dayı hemen arkanı daya !
O ne derse hu deyip hemen salla başını,
Gerdan kır, belini bük her ay al maaşını !
Kör kadıysa şehla de, incitme düz tabanı,
Düşküne ver nasihat, kodamana arkanı !
Zengin ol sen de aşır her dağdan arabanı !
Tekerine taş korlar sallamazsan başını,
Dilini tut uslu dur, her ay al maaşını !
Bir kalantor görünce yerlere kadar eğil,
El pençe ol, divan dur, bu şerefsizlik değil !
Uşaklığını meziyet, riyayı fazilet bil !
Kim ne derse desin hemen salla başını
Gerdan kır, belini bük, her ay al maaşını !
Şeflerle iyi geçin, amirle bul arayı,
Azıcık sen de öğren dalgayı, dubarayı,
Bırakıver kanasın vicdan denen yarayı !
Ne derlerse desinler hemen salla başını,
Gerdan kır, belini bük, her ay al maaşını !
Diyorlar ki taç bile baş eğilmezse konmaz,
Önünde eğilirsen kılıç bile dokunmaz !
Dik durdukça bir başa devlet kuşu konmaz !
Bu dünyada kaide sallamaktır başını,
Eğil, bükül, gerdan kır, her ay al maaşını !
Bir güvercin eder mi atmacalarla yarış?
Öğrenmedin dünyayı gezdin karış karış !
Gel vazgeç bu sevdadan, haydi kervana karış !
Ne derlerse hu deyip hemen salla başını,
Sürüden ayrılma ki versinler maaşını !
İrtikaplarla irtiya sanma ki güç bir iştir
İlmini bilen için ismi alış veriştir !
Usulünü öğren de bu nimetten veriştir !
Her lokmada hu deyip hemen salla başını,
Uslu dur, dilini tut, her ay al maaşını !
Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler,
Vatandaş soyulurken, aldırmıyor öküzler !
Hayadan eser yoktur nafile bu sözler !
Beyhude inat etme hemen salla başını
Dilini tut, uslu dur, zıkkımlan maaşını !