Devlet Adamı Piyasa Adamı
Sorsak hepimiz, bir devletin istihbaratı, bürokrasisi ve protokolü olur deriz!
Son seçim sonrası devletin yönetim anlayışı değişti! Değişim ihtiyacı neden doğmuştu? Bunun en temel nedeni yukarıda saydığımız bürokrasi kaynaklıdır!
Devlet adamı niteliğine haiz olmayıp, piyasa adamı kafası ile devlette makam elde edenlerin ortaya çıkardığı bu ciddiyetsizlik ve keyfiyetsizlik, yine piyasa adamlarının işgüzarlığı ile değişim ihtiyacı olarak karşımıza çıkmıştır.
Devlet örgütlenmesi ister istemez temsili ve hiyerarşik mekanizma üzerine kurulur. Devlet, vücudunu taşıyan bu ayaklar ile dengede durur.
Bürokratların, bazı çıkar guruplarının özel menfaatlerini değil, toplum yararına hizmet yapısını sağlayacak denetim ve düzenleme mekanizması düzgün biçimde kurulmalıdır. Yoksa laf ile hiyerarşik düzenden temsili düzene adım atmak geçici bir hevesten başka bir şey değildir.
Yönetim çeşitli bilim dallarınca farklı biçimde tanımlanabilir. Klasik yönetim taraftarları yönetimi; para, makine, metot, insan, araç ve gerecin uyumlaştırılması olarak tanımlarken, davranış bilimciler; kararların alınması ve uygulamaya aktarılması diye belirlerler.
Yönetim için kısaca, istenen bir amacı gerçekleştirmek için insani ve maddi kaynakların örgütlendirilerek yönlendirilmesi biçimidir denilebilir. İç içe geçen süreçlerden oluşur. Politika belirleme süreci, personel alma süreci, planlama süreci, örgütleme, eşgüdümleme ve denetleme süreci gibi.
Yasalarla belirlenmiş ve düzenlenmiş yetki alanı, otorite hiyerarşisi, yönetimin yazılı belgelere dayanması, uzmanlaşma, gayri şahsilik (Düşünce, duygu ve davranışlarda adil ve rasyonel olma), kariyer yapısı, kurallar sistemi ve kamu özel hayatın ayrılması( Hz. Ömer’in özel işini yaparken mumu söndürmesi) sağlanmadan yönetim anlayışını hiyerarşiden, temsili anlayışa kaydırmak bir şey değiştirmeyecektir. Sistem topallamaya devam edecektir!
Bu sağlanmadığı takdirde, kamu adına çalışıp kamuya zarar verenler, İşçinin hakkını vermemek için resmi ücreti farklı gösterenler, şahıslara veya uluslararası şebekelere çantacılık yaparak köşeyi dönenler, vergisini ödememek için her türlü hile ve desiseye sığınanlar iş bitirici piyasa adamı diye karşımıza çıkartılır ve makbul olarak pazarlanır.
Ehliyet, liyakat, vatan, millet, Sakarya demogojileri eşliğinde adam kayırmacılık, eş dost, akraba ihyası kurtuluş reçetesi gibi sunulur.
Geleneksel otorite, karizmatik otoriteye kurban edilirken yasal otorite de kapı dışına itilir. Fikirleri piyasaya düşmüş fikir fahişeleri de bu durumu gelişme diye savunabilir.
Hem örfi hem de medeniyet geleneğinde devlet ve devlet adamlığı ile tarihe nam salan bu milletin çocukları, devletsiz, başıboş rüzgâra teslim olmanın ne demek olduğunu iyi bilir. Saf ve temiz olduğu için her söylenene özellikle algı yönetimi ile yapılan söylemlere inanıverir. Ama genlerinde taşıdığı ruhtan dolayı eninde sonunda hesap sormayı bilir.
Yeryüzünde halife olarak yaratıldığının farkında olan her vicdan sahibi devlet adamı vasfı taşımalıdır! İşbitiricilik, piyasa adamı olmak makbul şeyler değildir! Emperyalizm ve tüketim anlayışının bize sunduğu mikroplardır.
” Allah size mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.” NİSA Suresi. 58. Ayet
Yönetmekten kaçan, bir söylediği bir söylediğini tutmayan, dün dündür anlayışını siyasi akide haline getirenlerin makbul olduğu dönemde kaht ı rical eksikliği duymadığımız günlerin gelmesi, dileği ve duası ile…