Azimet Ruhsat ve Siyaset
Her ne kadar birileri fetva ve takva ayırımı yanlış dese de halkımızın anladığı ve uygulama da rastlanılan şey fetva ve takvanın farklı olduğu yönündedir!
Azimet ve ruhsat ayırımı aslında uygulama ve anlaşılma olarak karşımıza fetva ve takva olarak çıkmaktadır.
Azimet; azim mastarından olup, kat’i olarak verilmiş bir karar ile bir hususun icrasına başlamaktır. Istılhta ise: “Allahû Teâla (cc) tarafından vaki olan teklifi, hiçbir özür ileri sürmeksizin, usûl ve kaidesine göre, tam ve mükemmel şekilde eda etmek demektir. Ruhsat ise, kulların şer’i özürleri neticesinde, tam ve mükemmel olarak eda edemediği teklifleri, Allahû Teâla (cc)’nın nazarı müsamaha ile görmesi dolayısıyla insanların fiillerine tatbik edilmesi gereken hükümlere verilen isimdir.
Tariflerden de anlaşılacağı üzere; Allahû Teâla (cc)’nın tekliflerini, usul ve kaidesine göre eda etmek azimettir. Ancak semavi veya müktesep bir ehliyet arızası sebebiyle azimetle amel edilmezse, ruhsat ile amel gündeme girer.
Başka bir tarifte ise İmam-ı Şarani: “Dine muhatap olan insanlar bedenen ve imanen ya güçlü veya zayıftırlar. Din, güçlü olanlara azimet, zayıf olanlara ise ruhsatla hükmeder. Meselâ, ezanın abdestli okunmasıyla ilgili rivayet azimeti, abdestsiz okunabileceği şeklindeki rivayet ise ruhsatı bildirir.”
Azimet ve ruhsat için bilinen en iyi örnek İmam ı Azam’ın aşağıda anlatacağım kıssasıdır.
Nitekim bir defasında elbisesindeki ufak bir lekeyi temizlerken kendisini görenler sorarlar:“ Ey büyük İmâm! Verdiğiniz fetvaya göre şu ufacık leke namaza mâni bir kir değil; ne diye zahmet çekip onu gidermeye çalışıyorsunuz?
İmam ı Azam der ki: O fetvâ, bu ise takvâ!..”
Burada temel incelik ruhsatların haciyyat esasına dayandığı bilinmeli, haciyyat genişlik ve kolaylık olduğundan, kolay işlerin sonunda zahmetler getirdiği unutulmamalıdır!
Gelelim siyaset ve onu anlayışımızın azimet mi ruhsat esasına mı dayandığı konusuna.
Çünkü ümmet olarak bu kadar dağınık ve parçalanmış olmamızın sebebi siyasi olduğu hususunda ve siyasetin tüm ilimleri kapsadığı konusunda hemfikirizdir!
Fikir ayrılığı siyasetin azimet mi ruhsat mı olduğu konusundadır!
Kanaatimce siyaset kesinlikle azimet kapsamındadır. Bu konuda da toplum olarak hemfikir olduğumuz kanaatindeyim. Sıkıntı, siyaset uygulamasında çoğu kararın azimet değil, ruhsat barındırmasıdır.
Siyaset dilinin azimet üzere kullanılırken, uygulamalarda ruhsat kolaylığının tercih edilmesidir. Daha açıkçası ideali anlatanların ideali yaşamayışıdır. Aslında bu eleştiri tüm eğitim, öğretim ve tebliğciler açısından daha doğrusu tüm insanlar açısından geçerli bir eleştiridir.
Darı unundan baklava, incir dalından oklava olmayacağı gerçeği siyasetin azimet barındıran kapsamında yerini bulurken, uygulamada asalet aramama, ehliyet ve liyakat gözetmeme olarak karşımıza dikilir.
Görev istenmez verilir diyenler bile görevi nerede ehliyetsiz, liyakatsiz ve yalaka var ona verir. Görevi istediğine verip alana zaten bir şey söylemeye gerek yok. Doğruyu söyleyip yapmayan sürünürken, doğruyu bildiği halde nefsine göre yaşayan anlayış ise şeytanların üfürdüğü kadar yükselir ve sonra yerle yeksan olur.
Siyaset ilimlerin tümünü kapsarken bu kadar cehil elinde siyasetin yapılması azimet mi ruhsat mı yoksa ceza mı onu da kamu vicdanına sormak lazım. Tabi ki vicdan kaldı ise.
Azimet ile uygulama yapmasa da ruhsat çerçevesinde siyaset yapmaya çalışanlara itibar etmeyip, ruhsattan öte tutarsızlığı istikrar haline getirenleri tercih edenlerin vicdanı ancak kendine yetecek kadardır.
Vicdan ile cüzdan arasında sıkışıp kalmış kimlik bunalımı içindeki şuursuz ne yapsın azimeti ne yapsın ruhsatı.