Firavun’la Şeytan
Otobüste giderken iki kadının konuşmalarına şahit oldum.
–Küçük uydurma bir bahçesi var. İçine birkaç çiçek ekmiş. Çiçekler büyüdükçe, koparıp komşularına veriyor. Sinir oldum. Gizlice gidip, çiçeklerin dibine kezzap döktüm.
—Bende bahçeme girip ağaçtan meyve almasınlar diye, kapıya siyah torba astım.
—Siyah torba ne işe yarar ki?
—İçine koyduğum kırık çam parçalarını göremezler. Böylece elleri kesilir ve bir daha bahçeye giremezler.”
Bu iki kadının acımasızca yaptıkları bana, Firavun’la Şeytan’ın öyküsünü anımsattı.
“Bir gün Firavun’la, Şeytan (İblis) karşılıklı konuşuyorlardı. Firavun dedi ki:
—Ey İblis! Allah, seni önceden azizi kılıp meleklerin arasına aldı. Sonra onun emrine itaat etmeyip melun oldun. Bana gelince… Yüce Allah, sayısız nimetler ve olağan üstü haller ihsan etti. Ben şükür edip, ona kulluk etmedim. Aksine ona ortak koşup, Allahlık davasında bulundum. Söyle iblis, bu yeryüzünde senle benden başka daha alçak birisi var mıdır?
Şeytan anlatmaya başladı:
—Bir kadın var. Ne zaman doğru, salih bir kimseyi yoldan çıkarmak istediğimde aciz duruma düşsem, hemen ona gidip yalvarırım. Bu işi onun yapmasını isterim. Kadın hemen gider ve o insanı yoldan çıkarır. Ancak kadın çok fakir. Komşusunun ineğindeki süt ile yaşamını sürdürür. O tek bir ineği olan komşuları artan sütü o kadına vererek karnını doyururlar. Bir gün o kadına yine işim düştü. Salih bir insanı yoldan çıkarmasını istedim. Eğer sen o insanı yoldan çıkarırsan, ben de senin bir isteğini yerine getireceğim, dedim. Kadın denileni yaptı. Sonra bana gelip isteğini söyledi.
“Benim şu komşumun ineğinin otladığı yeri zehirle, inek zehirli otları yiyince ölsün!” dedi. Ben bile kadının bu isteğine şaşırdım. Kadına, o ineğin sütü ile geçiniyorsun. İneğin sana ne zararı var ki, diye sordum. Kadın verdiği cevapla beni daha çok şaşırttı.
“Komşum ineğini sağarken, onu her gördüğümde kıskançlıktan ölüp ölüp diriliyorum. Her gün kıskançlıktan ölmektense, varıp açlıktan bir kere öleyim” dedi. Ey Firavun senin ve benim isyan durumumuz, dünya menfaatlerini seçip aldanmamızdandır.”
Değerli okuyucularım, kalbimiz vücudumuzda tüm duyguların sultanıdır. Bütün duygular kalbe bağlı olarak çalışır. Kalp merhamete, sevgiye yönelince iyiliğe döner. Eğer kalp kötülüğe dönerse, bütün uzuvlar da kötülüğe yönelir.
Çevremizde kendi çıkar ve menfaatlerini dünya ve insandan üstün tutan insanlar da var. Oysa kavgasız zaman içinde iyi insan olmaya, takdir edilmeye, iltifat görmeye, farkına varılmaya insan olarak ihtiyacımız vardır.
Doğmak elimizde değil. Eceliyle ölmek de elimizde değil. Adil, ahlâklı, dürüst, yardımsever insan olarak yaşamak elimizde. Kötü, kararmış kalpleri iyileştirme, başka bir evrende olmayacak. Onun yeri dünyamızdır.
Herkes kendi karakteriyle anılır. Çünkü karakterin temel taşı, kendini terbiye etme yeteneğidir.