KANAL İSTANBUL VE EKONOMİ POLİTİĞİ
Fransızca “economie politique”den Türkçeye giren ekonomi-politik deyiminin tam karşılığı olarak “politik ekonomi”dir. Yani “politikaya ait ekonomi” anlamına gelir. Devlete ilişkin ekonomiyi tarif eder!
Ticaret, siyaset ve savaş denkleminin bilimselleştirilme çabasıdır! 1 milyar dolara kadar olan işler ticaret, 1-5 milyar dolara kadar olan işler siyaset, daha büyük miktarlı işler savaş kapsamındadır diye bir tanımlama vardır!
Dünya üzerinde parayı ve iktidarı elinde bulunduranların yakın ilişkilerini irdelemek, ekonomi politiğin ana hedefini oluşturmaktadır. Bu kapsamı ile kültürel çalışmalardan, basının tekelleşmesine, oradan hegemonya kavramına kadar hepsi ekonomi politiğin konusunu kapsamaktadır.
Kapitalizmde hegemonya satın alma olarak karşımıza çıkarken, sosyalizmde hegemonya despotizm olarak karşımıza dikilmektedir.
Kapitalizm ve sosyalizm farklı gibi görünse de ekonomik sistemin temel kavramı olan ihtiyaç konusunda aynı düşünmektedir!
İnsanoğlunun sonsuz ihtiyaç ve taleplerini sınırlı olanaklar ile karşılamak! Çözüm yolunda farklılık arz etseler de karma ekonomik sistemlerde buluştukları görülmektedir!
Kapitalizm özel mülkiyet hakkı vermiş görünür iken, sosyalizmdeki rahat ve konforu toplum geneli açısından sunamamıştır!
Mülkiyet, teşebbüs ve fiyat mekanizması olarak farklı çözüm sistemine sahip olan bu iki sistem temeldeki ihtiyaç kavramında nasıl bir bütün oldular ise tepedeki kapital konusunda da bir olmuşlardır!
Kapitali korumak için kapitalist sistem piramidinde yer alan işçi sınıfı, burjuva, asker, ruhban sınıfı, devlet ve para hiyerarşisinde sosyalizmde burjuva yerine oligarklar, ruhban sınıfının yerini jingo sosyalistler almıştır. Emperyalizmin yerine de zaten enternasyonel var oldu!
İktidarı elinde bulunduranların medya kuramlarını denetleyebilmelerinin temel aracı medya mülkiyetidir. Ekonomik olarak iktidarı elinde bulunduranlar medya mülkiyetlerinin denetimini de ellerinde bulundurmaya çalışacaklardır. Bu durum medya mesajlarının iktidarı elinde bulunduranların istediği yönde üretilmesini kaçınılmaz kılmaktadır.
Ekonomi politik yaklaşımın medya mülkiyetine bakışı ise şöyledir, “medya mülkiyetindeki değişmeler iktidar ilişkilerini çok fazla değiştirmemektedir, çünkü her medya sahibi sermayenin çıkarlarıyla uyumlu biçimde hareket etmektedir…” (Shoemaker ve Reese, 1991: 141)
Ekonomi politiğin temel konuları; ekonomik etkinlik, sınıf mücadelesi ve jeostratejik faktörlerdir.
Bu faktörler üzerinden kanal İstanbul’u inceler isek ekonomik etkinlik olarak bu proje 1984 yılından itibaren patronların devletlerin resmi katılımı ile IMF fonlarının yerine, özel fonların ve bankaların paralarının kullandığı Kamu Özel Ortaklığı (Public Private Public) veya devlet garantili Yap İşlet Devret ile para döviz sorununu borçlanarak geçiştirme süreci ile yapılacağı görülmektedir.
Ulaşım, sağlık ve eğitim gibi hizmetleri paralı hale getiren yapıda, sınıf mücadelesi olarak gelir dağılımında eşitlik sağlamadığı gibi Çed raporunda da görüleceği üzere marinalar yapılarak hangi gelir grubuna hizmet edeceği görülmektedir!
Jeostratejik açıdan bakıldığında ise Kanal İstanbul ve Kanal Çanakkale güzergahlarının Amerikan emperyalizminin 1950 yıllarında harita çizmesi ve bu harita işlevinin ÇED raporunda bahsedilmesi ile kendini göstermektedir.
Kanal İstanbul hepimizin malumu olduğu üzere elzem ve şart olduğu için değil, itibardan tasarruf olmaz denen israf anlayışının ürünü olarak karşımıza dikilmiştir.
Faizin haram olduğunu bilip, söylediği halde, bütçesinde faize ödenen parayı sürekli arttıran anlayışın, ekonomi politiği yerli ve milli değil olsa olsa uluslararası para sisteminin tahsildarlığı olur.