Ziyaret, ziyafet ve zarafet
Öncelikle hain bir saldırı neticesinde şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet diliyor, mekânları cennet olsun diyorum. Milletimizin başı sağ olsun…
Çoktandır yazmak istediğim halde fırsat bulup da bir türlü yazamadığım bir konuya bugün değinmek istiyorum. Yönetici jargonunda olan ve ‘ÜÇ Z’ formülü olarak da bilinen ziyaret, ziyafet ve zarafet formülünden dilimin döndüğünce bahsetmeye çalışacağım.
Bugün asıl yapmaları gerekenleri yapmayan, çevresine bir takım emirler yağdıran adeta şov yapan, bulunduğu makamı bir sıçrama tahtası olarak görerek gözünü bir üst makama ve mevkiye diken, bütün bunları yaparken de kendine engel olabileceğini düşündüğü herkesi alt edebilen bir yönetici profili çizenlerin olduğunu hemen hepimiz biliyoruz. Bu dün de vardı, maalesef bugün de var. Hemen hepimizin böyle bir yönetici profilinin var olduğunu bildiğimize göre;
1-ZARAFET: yöneticiler, daima zarif olmalıdır. Onlara kabasabalık, dağınıklık yaraşmaz. İç güzelliğini yansıtan bütün incelikler zarafettir. Tabii ki erkekler de kadınlar da zarif olmalı.
Zarif bir yöneticiyi kırabilmek için muhatabının veya bir vatandaşın (açık ifadeyle) çok kaba ve hiç yontulmamış olması gerekir. Yani yöneticinin zarif oluşu muhataplarını da öyle olmaya mecbur eder.
Giyimiyle, davranışıyla, konuşma üslubuyla, zarif olmasını bilen bir belediye başkanı veya bir yöneticinin muhatabı da beyefendi biri olur, ya da öyle olmak mecburiyeti hisseder. Öyle ise bir ailede sevgi iletişimini kolay kuran yöneticiler, zarif olmayı başaranlardır.
2-ZİYARET: Sevgi iletişiminin sürekliliğini sağlayan önemli bir kuraldır ziyaret… Bu iyi bir güzelliktir.
Ziyaret, anne baba, eş-dost, konu-komşu, hısım-akraba ziyaretlerinden hasta ziyaretine, hatta mezarlık ziyaretine kadar çeşitlilik gösterir. Ama bir il de veya ilçe de veya bir köy de sevgi iletişimini sağlayan asıl ziyaret gönül ziyaretleridir.
Sevindiren sürprizlerle vatandaşın gönlüne giden yollara düşerler. Gönül yolunun düzü-yokuşu patikası, şosesi-asfaltı, yani bütünü önemsemekten geçer ve bu durum insana mutluluk verir.
“Kalpten kalbe yol vardır” denilir. Ama kaç belediye başkanı veya her hangi bir yönetici bu yolun yolcusu olmayı kendine iş edinmiş veya edinir? Tabi bu da apayrı üzerinde araştırılma yapılması mutlak olan bir konu.
3-ZİYAFET: Kendim ve hemcinslerim adına söylemek biraz zor olsa da, gerçekler gizlenmemelidir diye düşünüyorum. Bu yüzden de, gayet açık ve seçik yazıyorum.
Vatandaşın kalbine giden yol midesinden geçer. Bu durumu bilmeyenimiz olmadığına göre işsiz aç bir adamla sevgi iletişimi kurmak çok zordur. İşte bu sebeple yöneticiler; Ziyafet konusuna çok dikkat etmeli ve önem vermelidirler. Zira bir yöneticinin, vatandaş evinde yiyecek ekmek bulamazken zengin ve lüks sofralar kurup ziyafet vermelerini toplumumuz, hiç uygun görmediği gibi yadırgadığı da bir gerçek.
Buradan hareketle; Vatandaşın alışkanlıklarına ve taleplerine uygun iş ve geçimini sağlayabileceği olanak sağlamak bir yöneticinin asıl görevi olsa gerek. Aksi halde bu konuya önem vermeyen yöneticiler, çok önemli bir sevgi iletişimini göz göre göre kaçırmış olurlar.
Ancak şunu da kesin olarak bilmeliyiz ki, bir Belediye Başkanı beşeri ilişkilerdeki becerisi, marifeti ve o husustaki dakikliği sayesinde karşısındakiyle sevgi iletişimini çok daha güçlendirir. Bu hususta başarılı olan liderlerimizin var olduğunu da yine hepimiz biliyoruz.