Temel Meselelerimiz – 2
Geçen yazımızda temel meselelerimizi
1-EĞİTİMSİZLİK
2-ÜRETİMSİZLİK
3-STANDARTSIZLIK, olarak belirtmiş ilk iki maddeyi izah etmeye çalışmıştım.
Yalnız şu kadar var ki dünyada ilk standartları yazan dedelerimize yakışmayacak bir standartsızlık içinde yüzüyor değişim, yenilik, ilericilik gibi laflar ile günü geçiştiriyoruz. Standartlarımız olmadığı için kavram karmaşası içinde boğuluyoruz diyerek üçüncü maddeye giriş yapmıştım.
Standart: Belli bir tipe göre yapılmış veya ayrılmış. Belirli ölçülere, yasaya ve kullanıma uygun. Örnek olarak veya temel olarak alınabilen tek biçimdir. Bir şeyler yapmak için üzerinde anlaşılmış ve tekrarlanabilir yoldur.
Standart mevcut en iyi uygulamalar üzerindeki ortak görüşü temsil eder. Standart kavramı oturmaz ise kalite, çevre, iş sağlığı, iş güvenliği, bilgi güvenliği, gıda güvenliği, iş sürekliliği, kavram bütünlüğü gibi kavramlar akamete uğrar. Farkındalık ve uygulama zorluğu oluşur!
Dikkat ederseniz farklılık demedim farkındalık dedim. Farkında olmak Bir işin sebep ve sonuçlarını tahayyül etmek plan ve program dairesinde ekonomik bir biçimde iş yapabilmek ve sağlıklı düşünebilmektir. Yaptığınız işin farkında olmadan rutine bağlayarak yaparsanız memur olursunuz amatör aşkınızı profosyenellik ile bütünleştiremezsiniz. Bir şeyler yaparsınız ama yaptığınızdan ne siz nede hizmet alanlar memnun olur. Farkında olmayı aşağıdaki şiir gayet güzel anlatır.
“Farkında Olmalı İnsan…
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen…
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Fark Etmeli..
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
Fark Etmeli.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
Fark Etmeli.
Henüz Bebekken ‘Dünya Benim! ‘ Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların ‘Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum
İşte! ‘ Dercesine Apaçık Kaldığını
Fark Etmeli.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını
Fark Etmeli.
Baskın Yeteneğini
Fark Etmeli Sonra.
Azrailin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Fark Etmeli İnsan
Ve Ölmeden Evvel Ölebilmeli.
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
Fark Etmeli.
Eşref-İ Mahlukat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
Fark Etmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı.
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
Fark Etmeli.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
Fark Etmeli.
Eşine ‘Seni Çok Seviyorum! ‘ Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü
Fark Etmeli.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
Fark Etmeli.
Zenginliğin Ve Bereketin, Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini
Fark Etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür. “ CAN YÜCEL
Standart aslında başlı başına farkında olma ameliyesidir. Kulluk bilincinin ve hizmet etme aşkının sistematik hale getirilmesidir. Bunu yapmak terminoloji, birimler, semboller, ölçme yöntemleri, standart sayılar, dökümantasyonlar, sınıflama ve kodlama olduğu kadar yapılan şey insana hizmet için yapılıyor insan için yapılıyor olduğunu unutmamaktır!
Yoksa para vererek TSE, TÜV, ya da ISO belgesi almak değildir. Ülkemizde binlerce marka çeşitli belgelere haizdir. Ama yabancı malı bizim malımızdan üstündür algısı değişmemiştir. Bunun nedeni belge alma işi insanlara hizmet etmek ya da hayat standardını arttırmak yerine reklam olsun diye ya da yasal zorunluluk ortadan kalksın diye yapılıyor olmasındandır.
Sultan 2.Beyazıd döneminde Kanunname-i İhtisab –ı Bursa (Bursa Belediye Kanunu) 1502 de yürürlüğe girdiğinde reklam olsun diye değil tüketiciyi koruma insan ve hayvan haklarını tanzim etme adına konulmuştu. Halis bir niyet ve insani amaçlı yapıldığı için temel standart olma özelliğini hala korumaktadır. Osmanlı bunu yaparken şu nebevi ikazları dikkate alarak yapıyordu. “Rabbim bana dokuz şey emretti :Gizli halde de aleni halde de Allah’tan korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı, beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve güzel olanı) emretmemi.” (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317)
“Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle.” (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317)
“Her nerede olursan ol Allah’tan ittika et (gereği gibi korkup sakın) ve kötülüğün arkasından iyilik yap, bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlakla muamele et.” (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 328)
Standart kaliteyi doğurur kavram kargaşasını ortadan kaldırır. Standardın olabilmesi için bilginin ve üretimin olması gerekir.Bunlarında sağlıklı olabilmesi için standardın devreye girmesi gerekir.Bizler ancak bilgi-üretim ve standartlarımızla hayat standardımızı arttırabiliriz.Yoksa ölümlü dünyada herkes nasibi doğrultusunda hayat sürüyor ama herkes aynı standartta hayat sürmüyor!
Bilgili bir biçimde kimseye muhtaç olmadan tükettiğimizden fazlasını üreterek belli başlı prensipler edinmiş bir şekilde standartlara haiz olarak hayat standardı yüksek bir ömür sürdürebilmemiz duası ile.