Taksim, 1 Mayıs veya hakkımız
Takvimler, bir 1 Mayıs 2014 Emek ve Dayanışma Gününü de geride bıraktı. Memleketin en önemli yerlerinden biri olan Taksim Meydanı, mağrur ve sessiz duruşuyla 2014 1 Mayıs’ının Emek ve Dayanışma Gününe tanıklık edemeden, yerinde kalmaya devam etmekte.
Bu yıl yine, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Taksim’de kutlanamadı.
Oysa ki, 2010 yılından beri ülkede esen demokrasi havası ile birlikte 32 yıl sonra meydanı halkına açan Taksim, 2012 1 Mayıs’ına kadar yapılan kutlamalardan sonra, tekrar paylaşılamayan(!) günlerine geri döndü. Taksim Meydanı; halkın belki de sahiplenerek koruyacağı günlerine ulaştırılmadan, ideolojik bakış açılarının yüklediği anlam kadar, kale gibi görülen halinden kurtulamayacak.
Taksim; paylaşılamayan haliyle, kısır çekişmelerin, ideolojik kamplaşmaların, duygusal tepkilerin hesaplaşmalarının merkezinde, bir inat meydanı olarak kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Biz ise, Kadıköy Meydanı’ndan ülke insanımızın emeğini ve bu emeğin hakkını almak istediğimizi haykırdık…
Ancak hemen belirteyim ki; Kadıköy yerine, Taksim’de olmak ve hep birlikte birliği, emeği, dayanışmayı ve taleplerimizi ortak olarak seslendirmek siyasetin hegemonyasına karşı daha iyi olurdu. Taksim’in insanlar için bir anlamı olduğu düşünülerek veya şu an araç trafiğinden arındırılmış haliyle bir sakıncasının olmadığı düşünülerek 1 Mayıs kutlamaları için açılabilirdi. Karşılıklı diyalogla bu sağlanabilirdi. Marjinallik de, bu diyalog ve özümsenmiş demokrasi ile azaltılabilirdi 2010-12’de ki gibi…
Çok mu iyi niyetliyim? Doğruları yazarak iyi niyetli olmak, insan olmama uygun. Kötü niyetli olarak, ülkem için zarar etrafında dolaşmaktansa… Dünya bizi yine, ne garip bir demokrasi işleyişi var bu Türkiye’de diyerek izlemezdi…
Taksim kutlamalara açılmadı ancak, biz yaptığımız işin emeğine saygı duyduğumuz için Kadıköy’deydik…
Demokrasinin arz-talep dengesi gibi işlerliğinin, insan için daha uygun olduğunu düşünerek Kadıköy’deydik…
Çocuk işçilerin, kadın işçilerin, taşeron işçilerin, emeğinin hakkını alamayan tüm işçiler için, Kadıköy’deydik…
Çeşit çeşit, 4a,4b,4c… tipi memurluk görevinin garipliğini seslendirmek, memurun emek hakkı anlatmak için Kadıköy’deydik…
Öğretmenin itibarını yok etmeye çalışanlara, öğretmenin üzerinde bulunan; memlekete insan yetiştirme görevinin, politik bir ayarla yok edilemeyeceğini açıklamak için Kadıköy’deydik…
Ankara’da, İzmir’de meydanlardaydık…
Bizler hep bir yerlerde olacağız…
Hakkımız da her zaman olacak…
Burada önemli olan; ülkem insanının, ülkeye fayda sağlarken, demokrasi içinde, hakkaniyet çerçevesinde, gönlüne ve mantığına uygun olanı talep ederek alması…
Siyasetin sandık merkezli bakış açısını Taksim’e hapsetmesi, daha geniş görmeyi engellememeli.
Bizim algımız; siyasetin çetrefilli yollarının hakkaniyeti yok saymadan, demokrasi içinde diyalog ile emeğin karşılığını bulmasında…
Unutmayın,
Siyasiler gider, HALK ve HAK baki kalır…