İri yarı adam…

Bir önceki yazımda ‘Üsküdar kadar yokuz galiba…’ dedim de inanın siz okurlarımın büyük iltifatlarına ve teveccühüne mazhar oldum. Yazımın yayınlanmasıyla birlikte telefonlarım susmadı ve gece yarılarına kadar çaldı, uykusuz kaldım diyebilirim. Ama olsun canınız sağ olsun… Varsa ki hakkım sizlere helal olsun.

Arayanların çoğu yazımın genelinden ve üslubundan dolayı ağzınıza sağlık demek suretiyle duygularının tercümanı olduğum izlenimini bıraktılar bende. Yazımı okuyanlar değindiğim konuların gerçekleri ifade ettiğini altı çizilmesi gereken konular olduğunu söylediler bana.

Beni arayan okurlarımın bir kısmı ise Mehmet Bey yazınızda iri yarı adamdan bahsediyorsunuz, bu iri yarı adam kim diye sordular, hatta bazı isimler zikrettiler ama o iri yarı adamın kim olduğunu söylemedim. Sadece yazımın devamını okuyun demekle yetindim.

Değerli okurlarım o iri yarı adamın kim olduğunu ismen açıklamamın şimdilik doğru olacağı kanısında değilim. Ama o iri yarı adamı yine de biraz irdelemeye çalışayım sizler için. Evet, yazımda iri yarı olarak zikrettiğim o zat telefonumdan beni aradı ve ziyaret etmek istediğini söyledi. Ardından da ziyaretime geldi.

Geleni tanımıyordum ve inanın ilk defa görüyordum. Beni aramasaydı, benimle görüşmek istediğini söylemeseydi ve yanıma gelmeseydi hala da tanımıyor olacaktım.

Zira durup dururken tanımadığım birinin beni araması ben de bazı kuşkular uyandırdığını belirtmek isterim. Şahsın bana sorduğu sorular ve konuşmaları ise bu kuşkularımın ne kadar doğru olduğunu ortaya koydu.

Ziyaretime gelen iri yarı şahıs sözlerine, “Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu’nun okul ve hatta sınıf arkadaşıyım” diyerek başladı. Göksu ile sınıf arkadaşlığını övünç vesilesi olarak kullandı bana karşı.

Ben ise oh ne ala ne güzel demekle yetindim.

Kendisi sözlerine şöyle devam etti:

Mehmet Bey, siz hep Sayın Belediye Başkanı’nı eleştiriyorsunuz yazılarınızda siz hiç Başkan Göksu ile karşı karşıya geldiniz mi? Keşke Başkanla bir tanışsaydınız dedi ve ardından yazı yazdığım gazetenin sahibi Sayın Fatih Dağdeviren ile yakınlığınız var mı? Diye sordu.

Yanıma gelen o iri yarı zat zira benim misafirimdi ve nezaketle, can kulağıyla dinlemek, ağırlamak gerekirdi. Ben de öyle yaptım. Zira bana yakışan da budur zaten.

Açıkça ifade etmeliyim ki, o şahısın konuşmalarından siyasete henüz yeni soyunduğu ve bu işte bayağı bir acemi olduğu izlenimini edindim ve o zata aynen şunu dedim.

1-Sayın Başkan Göksu’yu elbette tanırım ve benim kimsenin şahsıyla da bir işim yok dedim ve bir misal verdim.

O da bana ‘Şu kilime sopa ile vurmaktan kasıt, kilimi dövmek değil, içindeki tozu çıkarmaktır’ dedi.

Şahsın konuşmalarında birçok gizli şifre vardı ancak, çözülmesi öyle zor olmadı benim için ve şu ifadeleri kullandım Başkan Göksu için.

Sayın Başkanı tabi ki tanıyorum. Referanslarının çok iyi ve hatta ortak dostlarımızın olduğunu söyledim. Zira Başkan’ın benim de mensubu olduğum bir partinin Belediye Başkanı olduğunu hatırlattım kendisine. O zata, Belediye Başkanı’nı sahiplenen bir paye vermek istemedim. Çünkü o şahıs bir başka partinin mensubu idi.

2-Yazı yazdığım gazetenin imtiyaz sahibi Sayın Fatih Dağdeviren’e gelince bir veya iki defa kendisiyle görüştüm. Kendisinin iyi bir insan olduğu izlenimini edindim. Bana gelen bilgilere göre hayırsever ve iyi bir insan olduğu yönünde. O’nun, nasıl bir insan olduğunu senin ve benim konuşmamıza gerek yok. Çünkü ona haksızlık etmiş oluruz deyince, o zat bana beni yanlış anladınız Mehmet Bey dedi ve Fatih Bey benim dostum demek sureti ile söyleyeceğim sözlerin önüne geçmeye çalıştı.

Ardından kendi hakkında ki bazı bilgileri benimle paylaştı ve birkaç senedir Dernek Başkanlığını yürüttüğünü ve şu anda da yeni bir oluşumun içersinde olduğunu söyledi.

Onca yıllık siyasi hayatımda böyle bir siyasetçi gördüm desem yalan olur. Siyasetçi fikir üreten, lider vizyona sahip kişilerdir. En azından ben böyle öğrendim ve böyle biliyorum. Eğer bu tanımda bir yanlışım var ise bana siyaseti böyle öğretenler utansın.

Değerli okurlarım, gelişmeler neyi gösterir bilmem ama hoş görünüze sığınarak şimdilik o zatın adını açıklamayacağım. Ancak size önerim şu siz siz olun ağzınızı sıkı tutun. Hani derler ya yerin kulağı vardır diye…

Son olarak Hz Ömer’in adaletini anlatan bir sözle yazımı nihayete erdirmek istiyorum: Allah’ım, fazla malı içimizdeki hayırlılara ver. Çünkü onlar içimizdeki en çok muhtaç olanlara iyilik ederler. Hz Ömer (r.a.)