Reel Politikten Paronayaya
Birileri reel politik uğruna ne kadar birikim varsa harcadı, ne kadar güzellik varsa heba etti, ne kadar kazanım varsa sıfırladı, biz doğruları söyledikçe itham etti, gerçekleri gizlemeyi reel politik sanıp, gününü gün etti.
Birileri geldiğimiz noktada, bizim söylediğimiz ve söylediğimiz için dışlandığımız doğruları ajite ederek söylüyor, reel politik uğruna göz yumulan hataların suçunu başka yerlere atarak zaman kazanmaya çalışıyor. İçinde bulundukları yapıyı olduğundan büyük görerek, dost dediklerini düşman bilerek paranoya sergiliyor! Bu yaklaşımların hiç biri asıl çözüme katkı sunmuyor!
Ermeni ve PKK meselesi göstermiştir ki reel politik bir maskaralıkmış! Biz yıllar önce BOP süreci ile Ortadoğu’da haritalar değişecek, bu adamlara inanmayın dediğimiz zamanlarda, bu adamlar ile kol kola gezenler, bu adamların kurduğu vahşi sistemin çarkında gününü gün edenler şimdi gelmiş gâvurdan dost olmaz diyorlar.
Bu çok doğrudur da dostlarını satan dünyalık ve makam peşinde koşanlardan da dost olmuyor!
Daha baştan, eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz diyerek reel politik adına yapılanların yanlış olduğunu beyan edip durdum.
Tekrar edeyim BOP eş başkanlığı ve bu bağlamda Irak ve Suriye politikaları baştan sona hatalıdır. Irak ve Suriye bölünmeleri bilindiği halde bir koyup üç alma derdine düşülmüş reel politiğin ilkesizliği ve BOP’ un nihai hedefinin Türkiye olduğu unutulmuştur. Türkiye üzerine oynanan oyunları yeni gibi sunmak paranoyadır!
Oslo ve açılım süreçleri dış merkezler tarafından dizayn edilip, hazırlıksız servis edilmiş bunun neticesinde Abdullah Öcalan ve PKK muhatap alınarak yığınaklara göz yumulmuştur. Yıllarca ülkeyi paralel yapıya teslim edenler, günümüzde PKK meselesini askeri çözüm ile çözme derdine düşmüş, bu işi de eski kontracılara bırakmıştır! Eline ölen teröristlerden başka bir şey geçmemiştir! Birileri nununla da PKK’ nın bittiği vehmine kapılmaktadır. Oysa en üst merci “terör bitti bitiyor diye bir durum yok” diyor.
Reel politik, taşeron olan PKK’yı Irak ve Suriye’nin kuzeyinde güçlendirip destekleyince ülkemiz reel politikleri, yeni ülke bölünüyor demeye başladılar! Efendim neymiş dost ve müttefiklerimiz silah veriyormuş. Günaydın beyler demekten başka ne diyeyim bilmem ki!
Ermeni meselesinde de sözde bir şeyler yapılmış olmasına rağmen yine reel politiğe uyulmuş anlamalar ve özürler birbirini kovalamıştır. Senin anladığı ile onun anladığı farklı, bu unutulmuştur. Dünyada bu iktidar döneminde Ermeni meselesi bize aba altından sopa gösterme aracına yine reel politik olarak gelmiş, üst reel politik, ortak akıl reel politiğini kazıklamıştır!
Olmadığı ve yapamayacağın şeyleri söyleyip durmanın vermiş olduğu stres sonucu oluşacak çatlakların görünmemesi ve ülke kamuoyunun etkileneceği bilindiği için kıskanma açıklamaları akabinde Alman Meclisi kabulü gündeme gelmiştir! Jargon bu yüzden değişmiş pazarlıklar unutulmuş delikanlılık hatırlatılmıştır! Lakin reel politikte delikanlılığın anlamı yoktur. Kıskanıldığını zannetme de reel politikte bir paronaya olarak algılanmaktadır!
Oysa bu meseleyi bu iktidar döneminde kabul eden ülke ve örgütler bundan önceki yılların toplamından fazladır. Sıradan ve adi bir olay halini almış olan Ermeni meselesi, Almanya nezdinde gündemin ilk sırasına çatlakları kapatma ve gündem belirleme adına gelmiştir.
Reel politik uğruna Kıbrıs’ta elden gidiyor du da Allah (c.c.) şehitler hürmetine yüzümüze baktı Annan planı kofik oldu! Rumlar hayır demese idi “çözümsüzlük çözüm değildir” diye diye Kıbrıs elimizden gidecek idi. Ne kadar elimizde olduğu da başka bir konudur.
Reel politiğin ahlakı olmaz, o başarı ister, başarı için zorlama ister! Elma şekerine kanıp değişik pozlara girersen sonunda ahlaksız olmanı ister!
Reel politikten ahlaklı, dirayetli ve istikametli bir milli politikaya geçmemiz artık elzem olmuştur. Bunun için dost ve müttefik tanımlamamızı düzgün yapmalıyız. Kadim değerlere sahip çıkıp, para için goygoyculuk ve danışmanlık yapanlardan, kirli ticari işlerden ve sömürünün her türünden uzak durmalıyız. Boş konuşmalardan, püsküllü uydurmalardan, günü kurtarmaktan kaçınmalıyız.
Küçük bir çocuğa “evladım nenen nerededir?” diye sormuşlar. Çocuk yaylaya çıktı diye cevap vermiş. Yavrum nenenin yayla da ne işi var, niye gidiyor diye sorulunca çocuk, vallahi nenem gitmek istemiyor ama dedem döve döve götürüyor demiş. İşte reel politik budur…
Medeniyet değerleri taşıyor, ahlaklı ve düzgün isen reel politik ile işin olmamalı. Kendi değerlerini taşıyacak omurgayı oluşturmadan, reel politik ile bağlarını tam koparmadan, sadece doğru şeyler söylemekle mesafe alınmaz. Reel politikten “adil siyaset” kavramına geçemeden söylenilen doğrulara ulaşma şansı olmaz, reel politik ile devam edenler paranoyadan kurtulamaz.