Rant Olmadan da Ülke Kalkınır
Bir bakanımız “rant olmaz ise ülke kalkınamaz” demişler. Dedim belki gazeteci söylemediği bir şeyi söylemiştir ama bunca geçene rağmen bu haber yalanlanmadı. Bu husus görüştüğümüz birçok arkadaş evet söylemiş hem de doğru söylemiş dedi! Biz bunlara rantiyeci desek suç olur kendi kendine söyleyince durum tespiti yapmış oluyor. Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm olmasın diye boşu boşuna konuşmuyor muşuz.
Kalkınma ile ilgili şu ana kadar hiçbir iktisatçı, hiçbir sosyolog, hiçbir mütefekkir rant koşulunu öne sürmedi. Kalkınma bakanlığının da böyle bir öngörüsü olduğu kanaatinde değilim. Kalkınma bakanlığı böyle bir öngörü taşısa idi TOKİ kurumunu uhdesine alır rant peşinde koşardı!
Rant ve rantiye meselesini anlamak için kelimenin anlamından itibaren irdelemek lazım. Fransızca kökenli bir kelimedir ve bir mal ya da paranın, belirli bir süre içinde emek verilmeden sağladığı gelir demektir.
Ricardo vb. iktisatçılar ilk defa dillendirmiştir. Bizim tarih ve iman kökümüz ile taban tabana zıt bir felsefenin ürünüdür. David Ricardo’ ya göre rant, doğanın cömertliğinden değil, aksine cimriliğinden doğmaktadır. Ricardo, rantın, toprağın kıt olması ve bunun sonucunda fiyatların artması sonucunda elde edilen bir değer olduğunu ifade etmektedir.
Herhangi bir üretim faktörüne, onu belirli bir istihdam alanında tutmak için gerekli olan miktardan fazla yapılan ödeme. Toprağın ve üzerindekilerin kullanımı için ödenen fiyattır. Rant, üretimde kullanılan tabiat faktörünün karşılığında elde edilen gelir payıdır. Rant, ücret ve faiz gibi önceden belirlenen bir kıymettir. Rantın varlığını toprak ve toprağın kıt olması ortaya çıkarır.
Oysa bizim inancımıza göre kaynaklar kıt ve sınırlı değildir. İnsanoğlunun sınırsız ihtirası ve nankörlüğü, gücü elinde bulundurma aşkı yüzünden nimetler de kıtlık çekilmektedir. Zekât müessesi de Rabbimizin bize bedava sunduğu tabiat kaynaklarının dağıtımına tekabül eder!
Ülkemizde arsa yok yalanı üzerine inşa edilen bu anlayış, artık devlet adamı mertebesinde söylenme durumun gelmiştir. Doğa Yaratıcının ise bunun rantı var ise bundan bu ülkenin tüm insanları yararlanmalıdır. Bahse geçen rant üç beş kişinin tekelinde ve bunların avenelerinin elinde döndüğü için kötüdür. Devletin ana görevi rant sağlayıcılığı hiç değildir. Osmanlı rant olmasın diye ev arazilerini ihtiyaç sahiplerine bedava verir, işletme arazileri ise kamu yararına çalışan vakıflara verilirdi.
Rant sağlama ile rant kollama da birbirinden farklı şeylerdir! Adamın babadan kalma evden kira alması bir nevi rant sağlama olsa da emsal ile oynayarak veya dere yatağına tanıdıklara konut yaptırarak müteahhit türetme şeklindeki rant kollama kadar zararlı ve asalak bir durum değildir.
Diğer bir rant sağlama yolu da farlılık rantı yani diferansiyel ranttır ki. Kurum ve marka isimleri ile malı sunmak ve burada yapamayacak adama tüm imkânlar sunularak işler yaptırmaktır.
Diferansiyel rant sağlayıcılar rant çeşitliliği çıkarmada epeyce başarılı oldular! Taşeronlaşma ve vadeli satış bu yüzden çok popüler oldu! Beyefendilerin 600 civarında daireleri, özel kalemlerinin sayısı belirsiz mülkleri ve işleri oldu.
Asıl görevi imarlı arsa üretmek olanlar, kamu yararı namına toprak rantını üç beş avenesi ile paylaşıp vatandaşa da kokusu ve kırıntısını verenler daha sonra da, şirketleri, önce iflas erteleme daha sonra da iflas ile içini boşaltıp taşeron ve emekçileri batırmayı büyüme sayabilirler.
Bu şekilde çeşit çeşit milyarder asalak türettiler. Çünkü rantiyeciler asalaktır. Üretmeden başkalarının sırtından ve kolay yoldan kazanırlar. Ülkeye zararları faydalarından çoktur. Bunların şirketleri hep batar ama bunlar, asalak asalak rahat bir şekilde yaşarlar.
Bu gün İstanbul’umuzun nüfusu 122 ülkeyi geçiyor ve birileri bunu marifet sayıyor ise bu zihniyeti sorgulamak lazım. Bu rantiyeciliği marifet sayan sakat anlayışın sakat ürünüdür. Asli görevlerini bırakıp reklamcılık ve emlakçılık işine merak salanlar kentsel dönüşümden sonra vatandaşa evinin fiyatı şu kadar olacak diyerek rantçı zihniyetini ortaya koyuyor.
Zavallı vatandaşımda yahu evimin fiyatı artsa ne, ben satıcı değil kalıcıyım diyemiyor. Bende üç beş çocuk var senin dediğin fiyatlar ile bu çocuklar nasıl ev alacak diye sormuyor. Çünkü karşısında devletin adamını görüyor, bilmiyor ki onlar devlet adamlığı kisvesinde rant peşinde koşuyorlar. Düşünce yapıları rant odaklı olduğu için kentsel dönüşümde gerekli adımlar atılamadı. Rantı büyük yerlerin adı geçiyor ama diğer yerlere sanki deprem uğramayacak.
Şunu unutmayalım rant ile kalkınanlar sadece işgalciler, koloniciler, emperyalistler ve rantiyecilerdir. Ülkeler ilim, irfan, üretim ve hakça adil bir paylaşım ile kalkınır. Rant ile kalkınma sağlanacağını zannedenler kalkışmaların ve ayaklanmaların sebebini bulamayacaklardır.