Önce düşün sonra yap
“İki arkadaş oturuyorlardı. Biri diğerine değer verdiği bir insanla yaşadığı üzücü olayı, kendi yorumuna göre anlatmaya başladı. Olayı anlatırken pek üzgündü.
– Ona yardım etmeye çalışıyordum. Oysa o, yaptığımın özünü hiç yakalayamamış.
Arkadaşı onu içten dinlemeye çalışıyordu. Canı iyice sıkıldı. Aslında anlattığı insan, onun değer verdiği birisiydi. Şimdi onun için söyleyeceği iyi bir şey yoktu, bu nedenle susmayı tercih etti. Bir müddet dinledikten sonra, sessizlik zor ve bunaltıcı geldi ona. Olayla ilgili insan için aklındakileri söylemeye başladı.
– Kusura bakma, galiba fazla yüz verdin. Kov gitsin. Ekmeğin suyun ondan gelmiyor ki!
– Sonunda onu da yaptım. Hatta kızgınlıkla; yaptığım her şeyden pişmanlık duyduğumu da söyledim.
– Kendini ne sanıyor ki?
– Aslında iyi bir insan, fakat temel kuralları kabul ettiremiyorum. Canımı iyice sıktı.
– Bak bu doğru. Sinirlerin iyice bozulmuş!
Karşılıklı aynı insana kızmada hemfikir oldular. Hatta arkadaşı daha ileri gidip, söz konusu kişiyle ilgili olumsuz birkaç söz söylemeyi ihmal etmedi. Belki yanılıyor olabileceğinin farkında değildi. Bu tür olayları herkes yaşamıştır. Dinleyen insanın yaptığına halk arasında “ateşe körükle gitmek” denir.
Bu bir iletişimdir. İletişim, hiç kuşkusuz hayattaki en önemli beceridir. Bizler bunu okuyarak, yazarak dinleyerek, konuşarak yaparız. Dinleme olayı hayatımızın % 40 ile 50’sini temsil eder.
Çoğu insan nasıl dinleyeceğini bildiğini düşünür, bu hep yapılan bir şeydir. Çünkü kendi değerlendirme çerçevesinin içinde dinlemektedir. % 90 konuşma ve dinlemedir. Sorunu çözmeye ise % 10 kalır.
Bir olayı dinlerken bazen aldırış etmeyiz. Bazen dinliyormuş gibi yaparız. Bazen seçici dinleriz. Bazen de dikkatle dinleriz. Dikkatle dinlerken, hiç olayla ilgili insan için empati kurdunuz mu?
Hangisi haklı, ya da ne kadar haklılar? Sorusunu sorabildiniz mi?
Bu soruları sorduran akıl ve vicdanımızdır. Çoğumuz yaşarken dua eder, vicdanın yönünü bulmaya çalışırız. Vicdanı hayatta bir misyon, sorumluluk ve katılım fırsatı olarak bakmanın bir yolu olarak görürüz. Yaptığımız her şeyin, bir gün karşımıza çıkacağını biliriz.
Çünkü dua aynı zamanda geri adım atmayı öğretir. Hataları kabul etmeyi, özür dilemeyi, yeniden söz vermeyi ve yola girme gücü ve cesareti verir bizlere.
Her olay bir ders vermeli. Öğrenmeyi bırakmanın ruh üzerindeki etkisi ne olur bilir misiniz?
Vicdan önce uğuşur, sonra donuklaşır, sonrada sessizleşir.
İyilik gücüne sahip, zorluklarla savaşan insanlar, vicdanlarının seslerini kayıp etmezler.