Değerleme
Kentsel dönüşüm kavramı ülke gündemine oturdu. Seçimle beraber bu konu daha da önem arz etmeye başladı. Halkımızın kahir ekseriyeti kentsel dönüşümün gerekliliğine inanıyor. Bu inanca rağmen şeffaf ve net olmayan uygulamalar, yanlış bilgilendirmeler, saklanan değerler nedeni ile bu işe sıcak bakmıyor.
Değerleme, genel anlamda, bir gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin ya da gayrimenkule bağlı hak ve faydaların değerleme günündeki olası değerinin, bağımsız, tarafsız ve objektif ölçütlere ve verilere dayanarak belirlenmesidir. Değerleme konusu olarak; sınai tesis ekipmanı, antika, takı-mücevher gibi taşınabilir mülkler ve boş arazi, bina ve ilgili diğer hak ve faydalar gibi taşınmaz mülkler ele alınabilir.
Değerlemede çeşitli yöntemler vardır. Bunların çoğu para ve rant endekslidir. Değerlemede ilk esas, insanca değerleme olmalıdır! İnsanların mülkiyet hakkının önemi vurgulanmalı, rantın her şeyden önce toprak sahibinin hakkı olduğu unutulmamalıdır. İşe paragöz tüccar edası ile değil, artı eksi ne varsa toplumun önüne konularak değerlemeye tabi tutulmalıdır. Millete ölüm gösterilerek, sıtmaya razı edilmemelidir.
Borcu marifet sayanlar, leasing ve faiz ile işlerini yapanlar, hakkı koruyamaz ve rant geliri ile semirmekten kendilerini alıkoyamazlar! Kul hakkını veya vefayı, kişi adı veya semt adı olarak görenler işkembe i kübradan rakamlar sallayarak ya da sözüm ona pratiğe indirme adına basitçe yaklaşım ve benzetmeler ile olayın ciddiyetine ve değerine gölge düşürürler.
Kentlerin değeri lokasyonları ve binaları ile değerlendirildiği kadar içindeki insanları ile komşuluk anlamı ile içinde yetiştirdiği her türlü değerler ile değerlendirildiğinde daha anlamlı olacaktır.
Değer, objektif veya subjektif olabilir. İkisi de birbirinden farklıdır.
Subjektif Değer: Kullanım değeri veya yarayış değeri de denir. Bir şahsın çeşitli mallara verdiği nispi önemi gösterir. Bireylerin herhangi bir mal veya mallar için takdir ettiği değeri yansıtmaktadır. Kişisel düşünceyi içerdiğinden subjektiftir.
Objektif Değer: Mübadele(Değişim) değeri de denir. Bir malın diğer mallarla mübadele edilmesinde sahip olduğu değeri ifade etmektedir. Ölçüsü piyasa fiyatıdır. Objektif veya belirli bir grubun yaptığı değerleme, piyasada bir malın değerinin ne olduğunun ölçülmesine dayanır ve bu nedenle piyasa değerini yansıtır.
Değerleme yapacak kimse görevini yerine getirirken uyması beklenen mesleki etik kurallar şöyle sıralanabilir:
• Bağımsızlık ve tarafsızlık,
• Gizlilik ve sır saklama,
• Dürüstlük,
• Çıkar çatışması,
• Standartlara bağlılık,
• Yetkinlik (yeterli bilgi ve birikime, yeterlik ve deneyime sahip olmalıdır. Yeterliliğine uygun işler kabul edilmeli.)
İnsan değerlendirmesinde sıkıntısı olanların kent ve bina değerlemesi de sıkıntılı olacaktır. İnsanca ve kul hakkı gözetilmeden yapılan her türlü değerlendirme, yapılan işleri ve var olan değerleri, emekleri yok sayma, değerlendirmeyi batıl kılacaktır.
Ben yaptım oldu, ben çoğunluğum ya da ben gücüm adına yapılan her türlü değerlendirme, yapılan değerlendirmeyi nakıs kılacaktır. Şunu unutmamak lazım! Hiçbir zorba ya da diktatör halkına zulüm ettiğini söylemez! Hepsi halkını ve onların çıkarlarını koruduğunu ifade eder.
Başkalarının değerleri hakkında, kendi çıkarların doğrultusunda onlara sağlıklı bir bilgi vermeden yapılan her türlü değerlendirme, saklanan her kıymet, değer bilmezlik ifadesidir. Bu ise hakka ve hukuka hıyanettir. Halkımız hakka riayet etmeyenleri, gerçekleri saklayanları iyi görüp değerlendirmesini ona göre yaparsa ancak kendi kıymetini ve değerini bulacaktır.
“Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez. İnsanlardan gizler de Allah’tan gizlemezler. Hâlbuki geceleyin, O’nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır (O’nun ilminden hiçbir şeyi gizleyemezler). Haydi, siz dünya hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü Allah’a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil olacak? Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok yarlıgayıcı ve esirgeyici bulacaktır. Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah her şeyi bilicidir, büyük hikmet sahibidir. Kim kasıtlı veya kasıtsız bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak ki, büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.” (Al-i İmran S. 107-112.Ayetler)