Okumadan Varolma Çabası
Okumak var olmanın diğer adıdır. Okumak çok değerli bir eylemdir ve okumak okuyana değer katar.
İslam’ın ilk emrinin “oku” olması çok anlamlıdır. Çünkü var olmak isteyen herkesin okumayı bir görev olarak kabul etmesi gerekir.
Okuyan insan biriktirir, çoğaltır. Okudukça çoğalan, elde ettiklerini paylaşır ve çevresine değer katar. Okumayanın üretmesi zordur. Medeniyet inşa etmenin temelinde o nedenle okuma eylemi ve bilinci vardır.
Abbasi Halifesi Memun, 832’de Beytü’l-Hikme (Bilgelik Evi) adlı bir akademi-kütüphane kurdu. Sonrasında Selçukluların teşviki ile her şehirde kütüphaneler açıldı.
Bu tür adımlar var olmanın, kalıcı olmanın medeniyet bağlamındaki izleridir.
İslam medeniyetinde kütüphaneler inanılmaz bir zenginliğe ulaşmıştı. Küçük bir şehir olan Necef’teki bir kütüphanede 400 bin cilt kitap bulunabiliyordu.
Milli Kütüphanede şimdilerde 1 milyon 300 bine yakın kitap vardır. Selçukluların başkenti Merv’de 10 tane genel kütüphane yanında özel kütüphaneler de bulunmaktaydı.
El Aziz’in Kahire’de kurduğu kütüphanede 1 milyon 600 bin kitap bulunuyordu.
El Cahiz gibi, bir düşünür devrilen kitap rafının altında kalarak ölmüştür.
İbn Batuta’nın anlatımına göre Moğollar Bağdat’ı istila ettiğinde 24 bin bilgini katletmişlerdi. Ayrıca kütüphanelerden kitapları çıkarıp Dicle nehrine atmışlardı. “Bir kıyıdan karşı kıyıya yığılan kitaplar, sanki bir gemiden köprü gibiydi. Bunu gördüklerinde ırmağın taşmasından korkup geri kalan kitapları yaktılar.”
Kitap sevgisi, Emevi, Abbasi, Endülüs, Selçuklu ve Osmanlı döneminde her zaman ideal seviyedeydi.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Topkapı Sarayı’nda 700 bin cilt çok değerli kitap toplanmıştı.
Bu iş böyledir. Neye önem verirsen onun meyvesini alırsın.
El Fezarı kurulan gözlemevleri için ilk usturlapları icat ediyordu. Âlimler yeni gezegenler, yıldızlar keşfetmişler, eski hataları düzeltmişler, gezegenlerin hareketleriyle ilgili çarpıcı keşifler yapmışlardı.
Batı’da ilk gözlemevi 16. asırda kurulmuşken 9. asırda Bağdat’ta çoktan gökyüzü gözlenmeye başlanmıştı bile.
Türk İslam dünyası ise en önemli gözlemevlerinin kurulmasında başı çekmiştir. Selçuklu Sultanı Melikşah’ın Ömer Hayyam için yaptırdığı gözlemevi ile Semerkant’ta Timur’un torunu Uluğ Bey tarafından kurulan gözlemevleri en yetkin aygıtlarla donatılmıştı.
El Kindi maddenin sonsuza dek bölünebileceğini söyleyen ilk bilgindir. İbn Haysem optik ilminin kurucusu olup değerli deneysel çalışmalara imza atmıştır.
İsimler aslında konumuz değil. Çünkü çok fazla isim var. İslam medeniyetinin bu değerli bilim insanlarını ne yazık ki büyük çoğunluk bilmez. Belki de bu isimlerin bilinmemesi istenmiştir.
Medeniyetlerin ve kültürlerin de hafızası vardır. Bu hafıza bir kere yok edildi mi kim olduğunuz, nereden geldiğiniz ve nereye gideceğiniz konusunda sıkıntı yaşarsınız.
Şimdi durum nasıl?
Aslında durum ortada… Ektiğimizi biçiyoruz. Moğolların ilk zamanlarda bize yaptığını biz kendimize yapıyoruz.
Ülkemizde televizyon karşısında 6 saat, internet ile 3 saat zaman geçiriyoruz. Lakin kitap okumaya sıra geldiğinde saatler 1 dakikaya düşüyor. Dünyada kişi başına kitaba 1,3 dolar harcanırken ülkemizde sadece 25 sent harcanıyor.
Ektiğimizi biçiyoruz. Ortada durumumuzla ilgili şaşırtıcı bir tablo yok. Bu vahim durumda bizi hiçbir sınav sistemi kurtaramaz. Günde 1 dakika kitap okuyan bir ülkeye hiçbir rüzgâr yardım edemez.
Zira dolmadan nasıl taşmayı düşünüyoruz bilemiyorum.