Oh Olsun Diyemeyiz
Müslümanın en önemli özelliği nebevi bir varis olan emin olma sıfatına haiz olmaktır.
Söz sahibinden ayrı yürüyorsa ikisini de bırakmak gerekir.
Lakin “Mümin, kardeşinin aynasıdır ve mümin müminin kardeşidir, onun zarar ve ziyana uğramasını, helâkını önler, arkasında da onu çevreleyip korur ve ihtiyaçlarını görür.” hadisi icabınca ve de hiçbir şey olmasa dahi Peygamber Efendimizin bize bir emri olarak “Merhamet edenlere, Cenâb-ı Hakk merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin!” (Tirmizî, Birr, 16) merhamet namına dahi olsa kardeşlerimizi bırakamayız, hatalarından dolayı oh olsun diyemeyiz!
Rasûlullah (sav) buyurdular:“…Ben dünyanın, sizden önceki milletlerin önüne nasıl serildiyse, bütün câzibesiyle sizin önünüze de serilmesinden; onlar daha fazla dünyalık kazanmak için birbiriyle nasıl yarıştılarsa, sizin de birbirinizle yarışmanızdan ve dünya onları nasıl helâk ettiyse, sizi de helâk etmesinden korkuyorum.” (Buhârî, Cizye 1, Meğâzî 12, Rikak 7; Müslim, Zühd 6; Tirmizî, Kıyâmet 28; İbni Mâce, Fiten 18; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 137)
Bu hadisin işaret buyurduğu dünyalık yarışı yüzünden dost ve kardeş dediklerimiz bizi sattı, dünyalık makam ve mevki uğruna tanınmaz hale geldi! Bir düşünceden başka düşünceye sele kapılmış kum gibi aktılar. Biz uyardıkça düşmanlarına değil de bize düşmanca baktılar!
Ama ilahi ferman yine tecelli etti, dost bildikleri onlara düşman oldu! Şimdi bizim eski dostlar tüm ideallerinden, tüm söylemlerinden azade bir şekilde tereciye tere satarcasına, bizim söylediğimiz doğruları bize söylüyor ve şimdi zor zamandan geçiyoruz, geçmişi karıştırmayın, bu badireyi atlatalım diyorlar!
Her şeyden önce kardeş olmamız onun her hatasını affedeceğiz anlamına gelmez. Kardeşlik zorlukları aşmak içindir, yanlışları örtmek için değil. Kardeşlik bizde akidedir, ağızda sakız gibi çiğnenmez!
Birinci olarak, zor zamandan geçmek zor bir şey değil oradan başlayayım! Bu ülke yıllardır zor zamanlardan geçiyor, siz yeni farkına vardınız! Dost sandıklarınızın sizi aldatmalarına kandınız, onların sizi pohpohlamalarına inandınız, çok rahat davrandınız. Hem “Dünyada rahatlık yoktur!” bunu unuttunuz! Algı dediniz, konjonktür dediniz, uçuk hayalleri gerçek diye lanse ettiniz, işin garibi maalesef işin sonunda oltaya siz geldiniz!
İkinci olarak geçmişi kurcalamayalım! Üstat Necip Fazıl, beğenmediği geçmişi için geçmişimi dürdüm çöpe attım, çöpü köpekler kurcalar demişti. Bir nevi tezkiyede bulunmuştu. Sizlerde hala bir tezkiye yok, muhasebe yok. Malumun ilanı dış güçler üst akıl var! Malumun ilanı ise abestir!
Şahsi olarak geçmişleri kurcalamasak dahi, toplumu ilgilendiren, kamuyu ilgilendiren, yanlış tercihler sonucu bir yelere getirilen; hokkabaz bilim adamları, şarlatan bile olamayacak danışmanlar, arsız hırsız müdürler, amirler ve yöneticiler, besleme yazar ve çizerler, yanlış yönlendiren işe yaramaz abiler ne olacak!
Onlar, geçmiş olmadığı gibi varlıkları ile geleceğimizi de karartmaya devam ediyorlar! Siz de iyi bilirsiniz, bazılarından kurtulma zamanı geldi de geçiyor bile.
Şehircilik ve imar adına yapılan hataları unutalım diyelim, peki, şehrin iniltilerini nasıl keseceğiz.
Sanal rakamlar üzerinden kurulan havuç ekonomisini unutalım ama bu yüzden bozulan sosyal yapıyı ve hala üretime kanalize edilmeyen, post modern sömürü aracı olarak önümüzde duran, yol ve köprü yaptıran ama üretim için fabrika yaptırmayan, ülke kaynaklarını komprador sermayeye peşkeş çeken kapitalistten daha kapitalist ekonomik anlayışı ne yapacağız.
Geçmişi karıştırmayalım ama hala bu zamanda söylenen anlamsız, sonu nereye varacağı belli olmayan içi boş söylemleri ne yapacağız! Çok eksenli siyaset ile çok dilli siyaset birbirinden farklı şeylerdir!
PYD denen yapıyı eğit donat ile eğittiğimizi unutalım ama “ABD ile elele verirsek sırada Rakka var” sözünü nasıl anlamlandıralım. Mısırda laiklik övgüsünü hatırlamayalım ama Suriye’de laik bir yapıyı salık vermeniz hala ne dediğinizi ne yaptığınızı bilmediğiniz anlamına geliyor çünkü Esed sizden çok daha fazla laiktir!
İktidar partisine en çok hakaret edenlerin geçmiş söylediklerine bir reddiye açıklaması yapmadan parti veya hükümetlerde iyi noktalara gelmesini ve büyük bir koalisyon olduğunuzu unutalım ama şimdi Bahçeli ve Perinçek ile bu koalisyonu büyütme ve buna bağlı geçmiş ideolojik devlet mekanizmalarını devreye sokmanızı nasıl izah edelim!
En iyi yanlarınızı ortaya bu adamlar mı çıkartıyor da bu adamları tercih ediyorsunuz ey oh olsun diyemediğimiz dostlar!
Siz bizi kandırsanız da, zor zamanlarda satsanız da, rahata kavuşunca unutsanız da biz geçmişin hatırına, imanımızın sorumluluğuna binaen size oh olsun demeyeceğiz. Bunu sizlerde biliyor, onun için hala kırıcı ve hodgam davranıyorsunuz.
Biz oh olsun demedikçe dost sandıklarınızı sevindiriyor onları mutlu ve putlu hale getiriyorsunuz! Yine de oh olsun diyemeyiz, kardeşlik bizde kalsın der Rabbimize havale ederiz…
Kendi nefsimizi temize çıkarmadan, hataların insanlar için olduğunu bilerek, hiçbirimizin Maide Suresi 80. ayetinin muhatabı olmadan (“Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde kalacaklardır.”), iman ahdine bağlı, imanın yüklediği sorumluluğa uygun kardeşler olalım.
Badireleri atlatmanın en basit yolu, iman ahdine bağlı kardeşlik halkasını büyütmek ve güçlendirmekten geçer. İmanın olduğu yerde de dünyalık menfaatin yeri yoktur.