Mevcut Dünya Sistemi
Sosyolojik olaylara genel bir bakış açısı sağlayan ifadelerden birisi de her yüz yılda bir sınırlar, her bin yılda bir de medeniyetler değişir ifadesidir!
Geldiğimiz zaman içinde sınırların değiştiğini hep beraber görmekteyiz. Medeniyet değişimi için, ömrümüz kısa ve birçoğumuzun böyle bir derdi de yok, değiştiğinin farkında bile olmayız!
Menfaat çatışmalarını bize medeniyet çatışması diye yutturan barbar ve katil zihniyet maalesef bilgeler yerine, patronlar ve CEO’lar eli ile bilgi sunar olmuştur.
Sanayi devriminin devamında finans sistemi ile sömürü çarkını devam ettiren mevcut medeniyet havarileri globalleşme ile sömürü ağını genişletmiş ve dünya devletleri üzerinde sömürü ortakları ve baronlarını iş başına getirmeyi başarmışlardır.
Wikileaks ve Panama belgeleri göstermektedir ki ülkelerin devlet başkanları, devlet adamlığı vasıflarından çok şirket CEO’ları gibi çalışmakta, uluslararası kirli para trafiğinde aldıkları rol uyarınca başarılı sayılmaktadır!
Bu tür ülkelerin başkanları, çok zengin olmasına rağmen halkları asgari geçim standardı ile yaşamakta, bu ise bu sistemin medeniyet anlayışına zarar vermemektedir! Çünkü bu sistemi kuran medeniyet vahşidir, krallar ve köleler mantığı ile güçlü olan yaşar, büyük balık küçük balığı yer felsefesi ile hareket etmektedir.
Bu sistemde, sınıf çatışması olmasın diye demokrasi aldatmacası ile değişik kültür grupları oluşturulmuştur. Bu gruplar içinde yer almak ve geçiş paraya bağlanmıştır. Bu gruplarda bazıları örnek olsun diye kısa zamanda popüler hale getirilmektedir. Bu kültür gruplarının kralları da vardır. Pop kralı, top kralı, emlak kralı vb…
Bu sistem, insanoğlunun zaruriyet olarak ön gördüğü ve herkesin kabul ettiği değerleri bile yozlaştırmış, kendine göre değerler ihdas etmeye başlamıştır. Emek, toprak ve hak anlayışı bozulmuş, bunların yerine para, rant ve çoğunluk anlayışı getirilmiştir.
Güçlü olanın hegemonya kurması kaçınılmazdır! Bu sistem, hegemonyasını kimi yerlerde görünür bir şekilde gösterirken, kimi yerlerde CEO’ları ve işbirlikçileri eli ile kimi yerlerde de görünmez el ilkesi ile kurmaktadır.
Bu sistemin varlığını anlamak için o ülkeye bakmak lazım, bir ülkede;
Ekonomi, rakam olarak büyüyor ve bu büyüme halka yansımıyor ise,
Kısa zamanda köşe dönmeler var, ehliyet ve liyakat aranmıyor ise,
Üretimden çok finansal rakamlardan bahsediliyor ise,
Planlama ve ARGE sadece reklam amaçlı ve reklam giderleri çok ise,
Çıkar gruplarının ismi değişiyor, çıkar sistemi değişmiyor ise,
Yap işlet devret sistemi çok kullanılıyor ve bu sistemde işler yabancılara yaptırılıyor veya yerli bile olsa acente olmaktan başka vasıf taşımayanlara veriliyor ise,
Yapılan yatırımlarda insan ve doğadan çok finans amacı ortada ise,
Altyapı kurulmadan, insan kaynağı oluşturulmadan, büyümeden, rekorlardan ve dünya devletlerine kafa tutmadan bahsediliyor ise, bu sistem o ülkeye girmiş demektir.
Bu sistemin girdiği ülkede mutluluk ve insanlık onuru beklemek hayaldir. Hayalin devamı için bol bol dizi ve film seyrettirilir…
Samir’in boğası boş ve hoş sesler çıkartıyor, milleti kendine tapıyordu,
Öküzlük marifet olmuş yine, millet hoş ama boş konuşanlara bakıyordu…