Kıssadan hisse
Dünyada gelişen olaylara baktığımızda duygunun yok olduğunu görmekteyiz.
Hikâye bu ya, bir gün HZ. Süleyman kasabada gezerken, fırının önünde bulunan kadının durumu, dikkatini çeker. Bir kolunda bebeğini sımsıkı tutarken, diğer koluyla da ateşe, de devamlı odun atmaktadır.
HZ. Süleyman, iki işi hem de hiç durmadan, usanmadan nasıl yapmaktadır diye sorar. Derler ki, bunu ona yaptıran analık duygusu, sevgidir. HZ. Süleyman, o zaman, ben de, onun bu duygusunu alırım, bakalım ne yapacak, der ve alır. Kadın, birden irkilir, kolundaki çocuğa bakar ve bu ne bu et parçası yığınını neden taşıyorum ki, der ve onu ateşe atar.
Kıssadan hisse misali, sanki insanlık bu durumda. Sanki sevgi merhamet duyguları insanların ruhundan alınmış. Haşin vahşi bir dünyada yaşıyoruz.
Böylece aile bitiyor, ilişkiler menfaate dönüşüyor, pazarlıklar yapılıyor. Herkes birbirine kin duyuyor. Samimiyet yok istihdam, istismar, kullanmak için oluyor. Bakışlarda sıcaklık, kelimelerde sevgi, davranışlarda himaye, sarıp sarmalama yok hain bakıyor, acı konuşuyor, zulmediyoruz. Şiddet, kin nefret entrika, yakma-yıkma ve bütün bunlardan beslenip daha da artan menfi davranışlar tablosu ortaya çıkıyor. Vefa vicdan, merhamet, duygusu olmayanlar, insanım diye ortalıkta dolaşıyorlar.
Birisine acı vermeden, onun felaketi için çalışmaktan, dedikodu ve nazarla karşımızdakini yiyip bitirmekten, öylesine besleniyoruz ki. Parası olduğu halde karşısındakine zarar versin diye borç isteyen, yaşama aktık, sellere kapılıp gidiyoruz. Çocukların bile yapmadığı hareketleri yapıyoruz.
Unutulmamalıdır ki, Allah makam, mevki mertebeyi şanı şöhreti. Namı unvanı verirken dener. Bazıları zulmeder, kendilerini üstün bir varlık gibi görürler, bazıları da Allah’ın Rızasızına, mükâfatına nail olurlar. Mühim olan, her zaman her yerde, her işte Allah’ın rızası ve razı, olmasıdır.
Bunu unutanlar, her şeyin kendinde menkul zannederler. Ve azar, kudururlar. Zulmederler. Menfaatimiz için ne kalpler kırıyoruz. Değer mi bu ölümlü dünyada. Tabi, hizmette yarış içinde olacağız, başkalarının zevaline sebep olarak değil. Gönüllerde taht kuracağımıza, makamlardaki tahtların peşinde koşuyoruz. Onun için de elimizden gelen bütün menfi davranışları, kulisleri yapıyoruz.
Yazık oluyor, şerefli eşrefi mahlûk olarak yaratılan, hesaba çekilecek olanlara. Kendimize benzerleri bulup, buluşturup, komplo teorileriyle kafa yoruyoruz.
Başarılı olmasak da kapı-kapı dolaşıp şikâyetlerde bulunuyoruz. Halinden memnun olmayan, huzursuz yaşayan, huzursuzluk veren, karmaşa çıkaran ve bütün bunların, veba gibi bulaşmasına, sebep olan ortamları hazırlıyoruz. Ortamlarda yaşıyoruz. Uyurken de uyanık de daima zarardayız, zarar veriyoruz. Ne kendimizin ne de başkasının iyi, güzel, verimli, başarılı olmasını istemiyoruz.
Bazısının başına basıyoruz. Vicdan yok oldu. Kötülük yapmaktan haz alıp, geceleri horul- horul uyumaktayız. Uykularımızı kaçıran bu gün yeteri kadar kötülük yapmadığımız, ara bozmadığımızdır. Sanki içimize şeytan girdi. Hülasa artık insanlık kendine çeki düzen vermek mecburiyetindedir. İnsan olmanın erdemi, idrak edilmeli, bunun şuuru oluşturulmalıdır. Bizler vatan millet bayrak iman aidiyet duygusunun yüceliğini anlatmalıyız.
İnsanın, yaşadığı toprak, mensup olduğu millet inandığı din, gölgesinde oturduğu bayrak, bu topraklar, emlakçiden alınmadığına göre, inanç da internetten tıklanmadığına göre takkemizi alıp, önümüze koyup düşünmeliyiz. Varsa kafamızda beynimizi, elimize alıp düşünmeliyiz. Yok, sa kafa ve kafalar, önce işgal, sonra yok olmak tehlikesinde kalırız. Umarım Kıssadan hisse alırız.
Bu duyguyu ve düşüncelerle saygılarımı sunar, en kalbi duygularımla selamlarım