Kısa Yoldan Zengin Olma Yolları
Özal’lı yıllarda, üretmeden tüketmeye alıştırıldığımız dönemlerde, kısa yoldan zengin olmanın yolları, 100 adımda zenginlik vb. kitaplar meşhurdu. Okuyup ta zengin olan var mıdır, bilemiyorum. Ben öyle 50-100 adımda sayacak değilim.
Bu dünyanın imtihan yeri olduğuna ve zenginliğin de fakirlik gibi bir imtihan vesilesi olduğuna iman eden biri olarak, Rabbimin, zenginliği dilediğine, ilmi ise isteyene verdiğini iyi biliyorum. Derdimiz, komünist kafası (!) ile mal ve zenginlik düşmanlığı yapmakta değil. Derdimiz, İslami hassasiyetlere uygun olmadan, bazılarının kısa yoldan zengin olması ve paralandıkça, paralanmayı ve paylanmayı hak eder hale gelmeleridir.
Cennetle müjdelenen ve aşere i mübeşşere diye tarif edilen örnek nesil, altın nesil, sahabe efendilerimiz içinde bile, ülkemiz zenginleri içinde ilk ona girebilecek en az dört sahabe vardır. Onlar Rabbimizin ikramı ile zengin olmuşlar, ticaret yapmışlar ve kazançlarını İslam yolunda harcamasını da bilmişlerdir.
Hiçbiri açlıktan nefesi kokar halde iken vakıf, dernek kurarak; ağlamalı sızlamalı şiirler okuyarak; mücahitlikten müteahhitliğe soyunarak ya da iktidar borazanlığı yaparak zengin olmadılar. Hepsi ticaret erbabı idi, hepsi cihad erbabı idi. Helal yoldan mal elde etme derdinde oldular, cömertlikte ve infakta öncü oldular, mallarını emanet şuuruyla hak yolunda sarf ettiler, zenginlikleri kanaatkâr ve ihlaslı olmalarına engel olmadı, hayır ve hasenatta hep öncü oldular, hep bu yolda oldular.
Şimdi kısa yoldan zengin olmanın yollarına bakar isek:
-Topçu ve poçu olmak: Bu aslında konumuz dışında. Özel beceri (!) ve özel çevre istediği aşikar!
-Makamı Kullanmak: Cemaat, cemiyet, teşkilat gibi yapılarda kazanılan rütbe ile önderlik ederek bir ortaklık kurulur. Kurulan şirketin başına da ehliyet liyakat gibi düsturlara bakılmadan önderlik eden kişi geçer. Şirket yürümez ise suç başkasına atılır, hem bu süre zarfında aylık çıkartılmış olur. Şirket yürüyecek gibi olursa türlü desiseler ile ortaklar uzaklaştırılır. Nede olsa davanın selameti söz konusudur!
-Kutsal topraklardan birinde doğmak! :Bu kutsal topraklar(!) iktidarlara göre değişim gösterse de kutsiyete kavuştuğu andan itibaren, hemşerileri becerilerine göre müteahhit, müdür yada komisyoncu oluverir.
-Bir dayı bulmak: Bu dayının öz olmasına gerek yok. Onun makam ve mevkiini kullanarak her türlü ihale ve ihale komisyonculuğu yapılabilir. Bunun için bilgi ve beceriye gerek yok, yüzsüzlük ve arsızlık yeterlidir.
Yine bulunan dayı sayesinde her türlü kiralama ve emlakçılık işleri yapılabilir. Dayının gücüne göre imar plan değişikliği ile her türlü film ve fırıldak çevrilebilir.
Arsızlık ve yolsuzluk da ilerledikçe soysuzluğun gereği olarak dayı sayısında da artış olabilir.
Bazı hırslı gençler de dayı bulamazsa, dayılar onları bulur. Onlar önde koştururken, dayı arkadan komisyonunu alır. Bu ilişki çapkın yönetmen ile yosma oyuncu arasındaki ilişkiye benzer.
-Yalakalık-Gammazlama ve İspiyoncu Olmak: Bu genelde iş yerlerinde makam ve iyi maaş almak için kullanılan bir yöntem olsa da son zamanlarda iktidara yakın diye bilenen köşe yazarları ve yorumcuları arasında epey tutulmaya başladı. Eskiden malum medya dediğimiz köşe yazarlarına rahmet okutacak kadar cahil ve öküz olmalarına rağmen köşe dönücülükte de onlardan aşağı kalmamaktadırlar.
Maalesef Osmanlının son döneminde söylendiği rivayet edilen şu vecize hala geçerliliğini koruduğu görülmektedir: Devlet-i Osmani ahalide terfi-i temayuz ilim irfan ile olmaz, terfi ya olacak kuvvetli iltimas, ya olacak madeni haz ya da olacak ten ile temas…
“İmtihan içinde imtihan vardır. Derlen toparlan da ufak bir imtihana satma kendini.” İyi olmak kolay zor olan adil olmaktır.
Peygamber (s.a.v): “Müslümanların fakir kalacağından korkmuyor fakat dünya nimetleri içinde oldukları halde, mal ve mülk yüzünden birbirleriyle yarışıp vuruşacaklarından endişe ediyordu” . Kısa yoldan zengin olma hastalığı bu endişeye kucak açmaktadır.