Keramet ve İstikamet
Keramet ve istikamet tam bilinmeyince gerçekleri anlamak daha da zor hale gelir. Keramet bir mucizedir! Keramet gösterenlerin çoğunluğunun kerameti kendinden menkuldür!
Zamanımızda hızlı ulaşım, hava ulaşımı, cep telefonu, fax makinesi keramet sayılabilir. İğrenç iğrenç yüksek binaları dikme, borca dayalı para sistemi ile sermayeden yana tavır alarak, gerçekleri saklayıp, ekonomide pembe tablolar çizmek, kötüyü iyi diye yutturmak ta keramet sayılabilir.
Hatta bu toplumun hiç yararına olmayan bir şey jet hızıyla kanunlaşıyor ve yeterince tepki gelmiyorsa bunda da keramet vardır! Daha kısa bir süre önce meclisten geçip Cumhurbaşkanlığı makamınca onaylanan terörün finansmanı ile ilgili kanun da bu kapsamdadır.
AB ve ABD nin çifte standardını bilip bu kanunun bu ülke Müslümanlarının başka diyarlardaki kardeşlerine yardıma engel olacağını öngöremeden bunu dünya kardeşliğine katkı diye sunmak ve topluma kabul ettirmek basbayağı bir keramettir! Buna ses çıkarmamak ta istikametten çok keramet merakına düşmüş süfli bir bakış açısının, afyonlamanın eseridir.
Bu kanun açıkçası şunu diyor BM Güvenlik Kurulu kararları bir grubu bir ülkeyi terörist ilan ederse biz de terörist sayacağız. Yani BM Güvenlik Kurulu Hamas’ı terörist ilan etse ve Türkiyeli Müslümanlar buradaki kardeşlerine yardım etse teröre yardım suçundan yargılanacaklar, mal varlıklarına el konulacak. Bunu Myanmar, Afganistan, Somali, Mali ölçeğine taşıyın aynı şeyleri göreceksiniz.
Bosna Hersek’te, Somali’de, çifte standartları ortada olanların bizatihi ülkemizdeki teröre terör örgütü saymalarına rağmen her türlü desteği verenlerin, daha yeni Mali de malı götürme sevdasına düşenlerin, dünya barışı adına konuşma ve karar verme hakları olamaz. Global dünyanın derebeylerine şirin görünme adına böyle ucu açık belirsizliğe barış gibi sihirli kelime aldatmacaları ile rıza gösterilemez.
Kerametleri kendinden menkul olanlar şov yapabilir, gerçekleri işine geldiği gibi duyurabilir birileri de istikametini yitirmiş gemide gideceği limanı bile bilmeden, kaybolduğunun farkına varmadan dolaşıp durabilirler. Dalgaların onları oradan oraya savurması değişiklik gibi gelebilir. Hatta “Bazen istikameti kemâle ermemiş kişi, kerametle rızıklandırılabilir!” “Ama asıl olan keramet değil istikamettir.”
Keramet ve istikamet belli olsun anlaşılsın diye bu konuda ehil kişilerin sözleri ile konumuzu pekiştirelim. Osmanlı Meşayıh Reisi Şehit Muhammed Esad Erbilli Efendi ye keramet sorulduğunda şöyle cevap verir: “Biz bundan bahsetmeyi pek uygun görmeyiz; yeni başlayanlar ekseriya fevkalâdelikler ve kerametler görmek isterler.
Fakat bunlar, manevi tekâmülle (gelişmeyle) hiç alâkası olmayan şeylerdir. Mühim olan, ahlâkın yükselmesi ve bunun kalpteki neticeleridir. Keşif ve kerametlere nail olan bir müptedi (yeni maneviyat yolcusu), umumi olarak büyük kemâlât (olgunluklar ve mertebeler) sahibi zannedilir.
Fakat bu gibi şeyler herhangi birisinin inziva, oruç, namaz ve bazı riyâzatlarla yapabileceği şeylerdir. Kemâl sahibi kimseler, dışarıdan alelade bir kimse gibi görünürler, herkes gibi yaşarlar.
Evet, keramet nakilleri hâlen devam etmektedir. Fakat bu gibi şeylerle uğraşmanın bir faydası yoktur. Çünkü Allah’ın kudreti ve mucizesi küçücük bir yaprakta veya böcekte de görülebilir. İnsan aynı şeyleri, kendi nefsinde de bulabilir.”
Onun talebesi Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendiye göre de istikamet farzı daimidir. Çünkü bütün ibadetlerin bir muayyen zamanı olurdu. Ama istikamet daimi olması gereken bir vazife idi!
Etrafımız Müteşeyyih( yalancı şeyh) ve sahte liderlerden geçilmez oldu. Peygamber Efendimiz Hud S.112.Ayeti için bu ayet beni ihtiyarlattı buyurmuştur : “ …. emir olunduğun gibi istikamet üzere ol!…” Biz kerametlere değil istikamete bakalım! Yolunu kaybedenler doğru yola iletemez.