Hayat Bilgisi dersi
Bu düşünce beni çocukluk yıllarıma götürdü. İlkokulda Hayat Bilgisi dersi vardı. Hayatın içinden her şeyi öğrenirdik o derste. Yaptığımız şeye daldığımızda zihin neredeyse hiç konuşmaz, sadece eylem harika kılardı bizi.
Bazen de eylemsiz, hareketsiz olduğumuzda zihnimiz harekete geçmek zorunda kalırdı. İşte yaşamın en iyi anları sahici olduğumuz, kendimiz olduğumuz anlardır. En azından bu bize yaşamın gerçekten ne olduğunu ve kim olduğumuzu hatırlatır.
Yıl 1975 Şubat ayının ilk günleriydi. Dışarıda yağan kar çarşaf gibi her yeri örtmüştü. Babam, ablam ve kardeşlerimle bizi Bolu Abant’taki Koru Motel’e götürdü. Koru Motel’in sahibi babamın arkadaşıydı. Bir çok kez gitmemize rağmen, biz daha önce tanışmamıştık.
Adam, Motelini satmış o gün son yemeğini veriyordu. İçeri girdiğimizde iki bey efendi bizi karşıladı. Her ikisi de son derece kibar görüntülü insanlardı. Daha sonra biri, resepsiyon bölümüne geçerek üzerimizdekileri aldı. Masamıza geçtiğimizde ablam, babama ;“ Resepsiyon görevlisi, sözleri davranışları ve görüntüsüyle ne kadar kibar. İçeri girdiğimizde hangisinin patron olduğunu anlayamadım. “Dedi. Babam, bunu öğrenebiliriz diyerek o kişiyi masamıza çağırdı.
Onu incitmeden dedi ki; “Kızlarımla, sizin burada bulunan misafirler kadar değerli olduğunuzu düşündük. Bunu neye borçlusunuz?” Adam saygılı ve kibar bir şekilde eğilerek babamın sorusunu yanıtladı. “ Bizler burada bulunan hanımefendilere ve beyefendilere hizmet veren, hanımefendiler ve beyefendileriz. “
Bu hoş yanıtından sonra yanımızdan ayrıldı. Babam, “her insan her tecrübe bize bir ders öğretir.“ dedi ve benden, unutmamak için yazmamı istedi. Bütün bu olayı yaş itibarıyla benden büyük olan ablam fark ederek sormuştu. Fakat babamın benim yazmamı istemesi, o günlerde bir şiir kitabı çıkarma hazırlığı içersinde olmamdı.
Daha sonra öğrendik ki; o adam önce bulaşıkçı olarak işe başlamış, sonra garson, daha sonra şef garson ve resepsiyon görevlisi olmuştu. Babam dedi ki; “Kim bilir ileride beklide buranın sahibi olur.”
Evet, sevgili okurlarım. Bir insana olduğu gibi davranırsanız olduğu gibi kalır. Olabileceği gibi davranırsanız olabileceği gibi olur. Edebiyata olan merakımdan o hikâye, benim hikâyem oldu.
Bende yaşamın hikâyelerini incelemeyi sürdürdüm. Hikâyelerin hep yaşamımızla ilgili olduğunu anladım. Hikâyelerimde yaşayan her ikincil karakter için bir imaj yarattım. İkincil karakter hep var olan insanlara dayanıyor. Acı ve tatlı yanlarıyla hikâyelerimde herkes yer aldı. Çünkü hayatımdaki bütün insanlar parlak ve karanlık yönleriyle hep ayna oldu bana.
O gün muhteşem bir gün geçirmiş ve harika bir yerde yemek yemiştik. Dışarıdaki kar her yeri beyaza boyamaya devam ederken, bizim içimiz karardı. Çünkü o Şubat ayının son gününde, babamı bir kalp krizi sonucu kayıp ettim.
Yaşamımızın bilgi ve eylemle olduğu gibi, duygusal bedenimizin bir ifadesi haline geldiğini o küçük yaşımda öğrenmiştim. Yazdığım makaleler, öykü ve romanlarımla sizin okumanızı, anlamanızı sağlayan beklide, en büyük kuvvetti benim için.
Janet MİLLS bir sözü vardır.” Ben yaşlanmakta olduğumu görürüm ve bir gün fiziksel bedenimi bırakacağımı bilirim. Bu bedeni bıraktığımda, o toprağa geri dönecek, ama yaşam yok edilemez.”
Evet, hayatta hangi işi yaparsak yapalım, saygınlığımızı yitirmeyelim. Çünkü biz yaşamız ve yaşam ölümsüz!!!