Harika çocuklar
Geçtiğimiz hafta Esenler Kültür Merkezinde gelecek yıllara yayılması beklenen, öncü bir tören yapıldı. Ödül töreninde konuşmacılar, kendi sanatsal ekolleriyle çocuklarımızı desteklediler.
İlçemizin bütün okullarında, Türkiye genelinde seksen bin kişi arasından çocuklarımız farklı dallarda ödüller kazanmışlardı.
Salonu dolduran çocuklarımızın o gün moraller çok yüksekti. Fiziksel, zekâ ve duygusal kondisyonun zirvesine çıkmış çocuklardı onlar.
Adı okunan her çocuk, ödülün verileceği sahneye doğru ilerliyor sevinci, mutluluğu ve heyecanı yüzünden okunuyordu. Hepsinin beyinlerindeki ortak nokta başarılı olmaktı, buda fiziksel bedenlerine yansımıştı.
Onları yetiştiren hocalarını ve destekleyen ailelerini kutluyorum. Çünkü çocuklarımızın bu anlamda taşıdıkları ödülün derecesi, gelecekteki hedeflerine ulaşmak için gerekli enerjiyi, yeteneği ve olanakları onları yetiştirenler tarafından motive edilmiş olmasındandır.
Yaşamda böyle değil mi? Hep umutlu olmak gerekir. Bu gün ödül kazanmış ya da kazanmamış çocuklarımıza umudu aşılarsak, umutlu olmayı öğretirsek, zorlu engeller ve yenilgiler karşısında daha az kaygılı, duygusal açıdan daha az sıkıntılı görürüz. Çünkü umut okullardaki başarıdan başlar ve en ağır işlere katlanmaya kadar gider. Çeşitli alanlarda sağladığı üstünlükle, hayatta insanı şaşırtacak kadar güçlü bir rol oynar.
Bir öğrenci dikkatimi çekti, karnesini almadan işe başlamış. Öğretmenleriyle konuşurken duydum. Ödülünü almaya gelmiş ve üzerindeki okul pantolonunu çalışırken giymiş olmalı ki; dizinde bir delik vardı.
Her törenin bir kuralı vardır. Bu çocuk da kurala uydu ve sahneye çıkıp ödülünü aldı. Kimi madalya, kimi kupa, kimi ise onurluluk alıp koltuklarına oturdular.
Velilerden biri koltuklarda otururken, ödül alan bu çocuğa takıldı. Bu plaket bir çam parçası. Ne işe yarar ki? Onu bana ver, sana bisiklet alayım.
Çocuksa plakete sarıldı, vermem der gibi. Burada farkında olmadan bir duyarlılık eğitimi vardı. Duyarlılık eğitiminde duygular hem ortada, hem de mesajın kendisindedir.
Aklıma bir öykü geldi.
“Adamın biri tarlasını sürerken, eski zamana ait bir mermer heykel bulur. Bildiği bir koleksiyoncuya heykeli yüksek bir fiyatla satar. Elinde deste deste paralarla evine gelirken, kendi kendine söylenir.
—Bu para hayatın değeri. Hiç asırlardır toprağın altında kalmış bir taş parçasına, bu kadar para verilir mi?
Koleksiyoncu ise heykele bakıp,
—Ne kadar güzel bir sanat eseri! Nasıl bir sanatçı bu heykeli düşlemiş kim bilir! Bir insan, birkaç deste paraya nasıl değişebiliyor?”
Zihinsel yeteneklere, fiziksel yeteneklere sahip olanların fark yarattıkları aslında duygusal yetenekleriyle umuda ve başarı düzeyine ulaşmış olmalarıdır.
Ünlü düşünür Maslow der ki! “Eğer çocukların erken yaşlarda kendilerini güvende hissetmeleri ve kendilerine güvenmeleri sağlanırsa, yetişkin hayatlarında da aynı şeyi hissederler. Çocukluk da yeterli sevgi, güvenliği ve saygısı olmadan yetişkinliğinde kendini gerçekleştirme, hedefine ulaşması zor olacaktır.”
Biz büyükler eğer çocuğa o gücü toplayamamışsak, kendimize ilham verici amaçlar seçmemiş oluruz. Hepimiz harikulade tutkuyu keşfetmeyi yaratmalıyız!..