Fedakarlık Olmadan Başarı Olmaz!
Yeryüzünde hem kişiler hem de düşünce akımları arasında bir hâkimiyet kavgası vardır. Hâkimiyetin olmazsa olmaz kuralı Müslümanın elinde olmasıdır! Hâkimiyet Müslümanın elinde değilse fitne, kan ve gözyaşı dünya gerçeği olur.
Hâkimiyet Müslüman görünümlü birinin elinde ise ve fitne ve kan var ise saptırıcı imamlar işbaşında demektir! Hakk batıla benzemeyi ve batılın metotları ile hareket etmeyi men eder! Batıl yollarla iktidar ve muktedir olmak bu yollar ile İslam ve Müslümanlar hizmet edeceğini söylemek züğürt tesellisinden başka bir şey değildir.
Hakimiyet arenasında söz sahibi olmak için İnsan olarak, kendimiz başta olmak üzere çocuklarımızdan ve sevdiklerimizden başarı bekleriz. Müslüman olarak ta davamızın başarılı olmasını isteriz!
İnanan her yürek bir kâinattır. Her insan kadar ayrı fikir ortaya çıkabilir. İnkâr, ihmal ve ifsat yollarını tıkamak için davamızın temel kavramlarını kullanmalı ona göre hareket etmeliyiz. Kendi kuruntularımızı dava zanneder isek daha baştan kaybetmiş oluruz.
Başarı bir yüktür, onu kaldırmak için güçlü bir iradeye, bilgiye, donanıma ve fedakârlığa kısaca krikoya ihtiyacımız vardır. Fedakârlık krikonun kaldıraç koludur. Yük ağır kriko hafif olursa yük kalkmaz, kol ne kadar kavi olsa da hafif krikoda işe yaramaz!
Müslümanlar olarak başarmak istediğimiz şey nedir! Şu kısa dünya hayatının cezbesine kapılıp dünyalık makam ve mülk edinmek mi yoksa asıl hayat olan, ebedi olan, ahiret hayatını kazanmak mı başarıdır.
İlk emri “oku” olan bir dinin müntesipleri olarak bizden bir büyüğümüzün İhsan Sırrı Süreyya Hocanın “Avrupa’da elinde kitap olmayana selam verin! İslam coğrafyasındadır” demesi hem dünya hem ahiret için daha işin başında başarısız olduğumuzu göstermektedir!
Yaşlı ilim irfan sahibi insanlar Müslümanın kalem ve defteri üzerinde olmasını gerek şart olarak isterken kalem ve deftere yer bulamayan bizlerin ceplerinde koca koca telefonları taşımaları veya o telefonu kalem ve kâğıt olarak kullanamamaları başarı olmasa gerek!
Telefon almak için epey fedakârlık yapıyoruz, demek ki fedakârlığı da ne için yaptığımız önemli. Kıymet verdiğin kadar başarırsın. Kıymet verdiğin şeyi bilmiyor ve tanımıyorsan yaptığın fedakârlık ta yerini bulmaz.
Davalar kendi kavramları ile tanınırken ve uğruna fedakârlık yapılmayan davalar başarılı olamayacak iken, fedakârlık Yaradan’ın ve ne için yaratıldığın için değilse feda ettiğin şeyler dünyalık karlar içinse bu olması gereken fedakârlık olmamaktadır. Dava değimiz şey Allah ve Resulünün rızasını kazanmak değilse fedakârlık yapmıyoruz demektir.
Yaptığımız fedakârlıklar davamızı maddi ve manevi olarak büyütmüyorsa, ilmen geliştirip üretime sevk etmiyorsa, savunmamızı arttırıp bize güç vermiyor ise fedakârlık niyetimizde sıkıntı var demektir.
Fedakârlık yaptığımızı zannediyor ama dünyevileşiyor, haktan uzaklaşıyor ve hakta hata aramaya başlamış isek takva ve öz olarak sıkıntımız var demektir. Yediğimiz içtiğimize haram karışmış demektir!
Harama bulaşan ve haram yiyenden yiğit olmaz, yiğitlerin olmadığı ümmette lider de dava da olmaz. Yiğit olmayanın yaptığı da fedakârlık değil ticari kar gütme davasıdır!