Eksensiz Ekonomi
Ülkemiz ekonomik olarak sıkıntılar yaşamaktadır. Bunun en büyük sebebi hala ekonominin ekseninin bir raya oturamaması, söylem ve eylemelerin birbirini tutmamasıdır.
İslam her şeyden önce zamanın iktisat tanımına karşı çıkar. Modern iktisadın tanımı, sonsuz olan insan ihtiyaçlarını sınırlı olan kıt kaynaklar ile karşılamak olarak ifade edilir iken, İslam sonsuz olan insan ihtiyacını disipline etmeyi ve nimetlerin sınırlı olmadığını bildirir.
Yeryüzünde şu an mevcut olarak Kapitalizm, Komünizm merkezli ekonomik görüşler hüküm sürmekte, Müslümanlar ise süre gelen bu anlayışlara, söylemden öteye geçmeyen bazı argümanlar hariç İslam ekonomisini öne sürememektedirler.
Gerek kapitalizm gerekse Komünizm para merkezli bir ekonomik model iken insan merkezli İslam ekonomisinin sunulamamasının en büyük sebebi vehn hastalığına tutulmuş Müslümanların, söylem olarak hak hukuk demesine, faize karşı olmasına rağmen, para merkezli anlayışa bilerek veya bilmeyerek en büyük katkıları vermesindendir.
Karun gibi yaşayıp Ebu Zer gibi konuşmak, Firavun gibi yönetip Hz. Ömer adaletinden bahsetmek hep bu hastalığın göstergesidir.
İktisadı, insan merkezli okuyamayıp para merkezli okuyanlar, İslam ekonomi sisteminin makro bir sistem kuramadığını söyleyecektir. Oysa faizin haram olması, malların belli eller arasında dönüp durmaması, işçinin hakkının alın teri kurumadan verilmesi, zekât ve sadaka müessesesi başlı başına makroekonomik karinelerdir. İşin asıl sıkıntısı makro anlayışta değil, uygulama da yer bulamamasındadır! Bu yer bulamayışın sebebi de iktisadi olmaktan çok siyasidir. Zihinleri işgal edilmiş Müslümanlar her şeyden önce Müslümanca yaşayabilecekleri yönetimlere sahip değildir.
İktisat başlı başına siyaset, felsefe, coğrafya, psikoloji, adalet gibi kavramlar ile ilgili iken bu konularda görüşleri olan İslam’ın, bir iktisat anlayışının olmadığını ileri sürmek, her şeyden önce bu ilimlerin ne manaya geldiğini bilmemek veya İslam ile olan bağın pamuk ipliği seviyesinde olması anlamına gelmektedir.
Bazıları bilmediklerinden veya para eksenli düşündüklerinden dolayı İslam ekonomi sisteminin emek hususunda zayıf kaldığını, bazıları da ticareti övdüğü için üretimden çok dolaşımı ve karı önemsediğini düşünmektedir. Oysa İslam ne kominizim gibi monotonluğu nede kapitalizm gibi azgınlığı istememekte, burada da insani olanı ve mutedil olanı istemektedir.
Üretmeyin dememekte, kazanmayın dememekte, bunlar yaparken hukuku ve paylaşımı düşünün demektedir. “Âhirette insan, hayatını nerede tükettiğinden, servetini nasıl kazanıp nerede harcadığından, ne gibi işler yaptığından, bedenini nasıl yıprattığından ve bildiklerini yaşayıp yaşamadığından sorguya çekilmedikçe Allah’ın divanından ayrılamaz.” (Tirmizî, “Kıyâme”, 1)
İslam fıtrat dini olmanın gereği insanların değişik meziyetlerde değişik karakterlerde, değişik mizaçlarda yaratıldığını çok iyi biliyor ve çözümünü de genel olarak makro planda çok iyi sunuyordu. “Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.” Zariyat S. 19. Ayet, “ ….O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir)…” (Haşr S. 7. Ayet. ), “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Ali İmran S. 92. Ayet), “O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır.” (Furkan S. 47. Ayet)
Bu ekseni anlamayıp; üretimsiz teğet geçmeler ile itibarı sarayda ve lükste arayarak, şehirleri katlederek, sıcak para denen harami para peşinde koşarak, medeniyeti betonlaşma sanarak, olması gereken ekonomik anlayışın ekseninden çıkanlar, vehn hastalığı pençesinde daha çok Hz. Ömer gibi vekiller arayacaktır. Bulabilene aşk olsun!
İnancımızın gereği olan ekonomik ekseni kurmayıp, başka eksenler etrafında dolaşarak insanlarımıza huzur bolluk ve saadet getiremeyiz. Kendi ekseninde gidemeyen her şey başka eksenlerde yörünge olarak sürüklenir gider.