Vicdan; yastıkların en yumuşağı
“Yaşlı kadın, yaşadığı semtin sağlık ocağına gitmek için evinden çıktı. Yolda yürürken, beynindeki özgür düşüncelerini uygulamaya hazırlıyordu kendini.
Adımlarını hızlandırdı. Kapıya geldi. İçeri girer girmez, bütün hastalara sinsice baktı. Birçok hasta elinde numarası, sırasını bekliyordu. Kadın, doktorun muayeneye başladığını öğrenince, cep telefonuyla kızını aradı. Çok geçmeden sağlık ocağına, genç ve güzel bir kız geldi.
Kadın güçlü sesiyle;
—Kızım öğretmen! Öğrencilerine ders verecek. Geç kalmasın!” dedi.
Sırasını beklemeden hastaların arasından geçip, doktorun odasına girmeye çalıştı. Kızı ise, başını önüne eğmiş, annesinin uyanıklılığını sinsice destekliyordu. Kimi hasta savunmaya geçip, kadına birkaç söz söylese de önemsemedi.
Kadın arzu ve inancına şiddetle sarılmış, sonucunu almaya hazırdı ve doktorun odasına girmeyi başardı. Anne, kız sinsiliği ve iğrençliği yüzüne yayılmış halde; bir zaman sonra doktorun odasından çıktılar.
Yavaş yavaş yüzlerine yayılan gülümsemenin altında yatan sahtekârlıkları orada bulunduğum için, beni rahatsız etti. Öğretmen olan kıza;
—Annen, senin öğretmen olduğunu söyledi. Öğrencilerinden, vicdanla ilgili bir yazı yazmalarını istesen, yazmadan önce onlara vicdanı nasıl anlatırdın? Diye sordum.
Kızından önce, annesi yanıt verdi.
—Kızımı okuttum. Öğretmen yaptım. Elbette bilir ne öğreteceğini! Dedi. Ben de kadına;
—Öğretmen olmuş, insan olmayı öğretememişsin, dedim. İkisinin gözlerinden ve ruhundan fışkıran öfke, şu anda sizlere yazamayacağım, sözleri söyletti onlara.”
Bu yaşadığım bir örnekti. Birçok meslek dallarında ve gerçek yaşam boyutunda rastlayabilirsiniz. O yaşlı kadın, mantıklı bir açıklamayla rica edip sıra isteseydi, eminim ona yardım edenler olabilirdi. Leo Buscaglıa’nın bir sözünü anımsadım. “Zalim olanlar zayıf kişilerdir. Sevecenlik güçlülerden beklenir.”
Gelelim vicdana! Vicdan bir sorumluluk hissidir. İç denetimini sağlayan bir duygu katmanıdır. Yani içimizde gelişir. Mutlaka, geliştirilmesi gereken bir durumdur. Şahsi çıkarlarıyla vicdanını karşı karşıya koyan insanlar, önceliği çıkarlarına veriyorsa, yaptığı hatalardan dolayı, kolay kolay suçluluk duymaz.
Kötülük yaptığı zaman bile, pişman olmazlar. Sürekli kötülük planları kurarlar. Uyurken bile rahattırlar. Çünkü vicdanından, onu uyaran ses gelmiyordur. Oysa kötü bir işin en büyük şahidi vicdandır. “Bir gün yaptıklarının cezasını çekersin. Etme bulma dünyası. Dünya sana da kalmaz.!” Gibi deyimler, vicdanı uyarır. İnsana yaptığı yanlışlıktan sonra huzursuzluk veriyorsa, bu savunma psikolojisidir.
Vicdan uyanıyor demektir. Vicdanı gelişmiş insanlar, kendilerini gizli kötülüklerden korurlar. Tüm insanlar vicdanı tıpkı sevgi gibi, ortak paylaşırlar. Şefkat, merhamet, acıma duygusuyla gelişir. Fakat öyle meslekler vardır ki; örneğin bir hâkim yargı anında, vicdanını ikinci plana bırakıp, toplumsal doğruyu göz önüne almak zorundadır. Dünya kötülükler, ihanetler, acımasızlıklarla dolu. Yine de siz, iyi niyetli, af edici, merhametli vicdana sahipseniz, onu bu şekilde acık tutuyorsanız ne mutlu. B. Pascal “Vicdan, Tanrının tatlı fısıltısıdır.” demiş.
Demek ki Tanrının, Allah’ın içinizi ferahlatacak tatlı fısıltısı var. İnşallah yaptığınız hatalardan da, vicdan azabı çekersiniz. Çünkü vicdan azabı, her ne kadar refah içinde uyusa da, mücadele içinde uyanır.