Site Rengi

DOLAR 35,9849
EURO 36,9134
ALTIN 3.256,39
BIST 9.790,08
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 8°C
Çok Bulutlu
İstanbul
8°C
Çok Bulutlu
Sal 5°C
Çar 6°C
Per 6°C
Cum 8°C

Dikey Değil Yatay Mimari

REKLAM ALANI
12.09.2019
390
A+
A-

Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu partisinin kongresinde 9 maddelik bir bildiride bulundu. Bazıları bunu manifesto olarak niteledi. Manifesto dendiğine göre bir kararlılık ifadesi olsa gerek!

Bu bildiri de restorasyon kelimesi çok zikredildi. Restorasyon, en kısa ifadesi ile aslını bozmadan onarmak demektir!

ARA REKLAM ALANI

Manifesto gibi iddialı bir kelime ile restorasyon yan yana pek anlamlı durmuyor! Bunun yanına restitüsyon ve konservasyon da muhakkak eklenmelidir!

Manifesto ve restorasyon açısından bakıldığında konuşmasında saydığı maddeler için söylenecek çok şeyler var. Benim özellikle ilgimi daha önce de bu konularda yazdığım için mimari meselesi ilgilendiriyor. İstanbul ilgilendiriyor!

Sayın başbakan Davutoğlu başbakan olarak İstanbul’a ilk gelişinde de İstanbul hakkında bilgiler almış. Eminim bu bilgiler içinde kendisine İstanbul’u geleceğe taşıyacak bir İstanbul master planı olmadığı da söylenmiştir! Master plan yok demiyorum, bu günü geleceğe taşıyacak bir plan yapılmadığından bahsediyorum. Sayın başbakan ayrıca TOKİ idaresini de kendine bağlamış. Bu konuları dert edindiği ve bu konularla ilgileneceği ortaya çıkıyor.

Bu konu için stratejik derinliğe veya çok bilgiye gerek yok. Azıcık izan, azıcık estetik ve de azıcık medeniyet kaygısı taşınması kâfi gelir.

Şehirleşme gibi doğal bir sürece bile, Yahudi hırsı ile dünyaperest olarak yaklaşılınca yada Mao gibi ütopik kalkınma hayalleri ile kolaycılıkla yaklaşılınca fecaat kaçınılmaz oluyor.

Mao’nun güvercin hikâyesini bilmeyenler için anlatayım: Ülkesinin kalkınmasını isteyen Mao bir gün kahvaltıda bu konuyu düşünürken bir kuş gelir elindeki çörekten bir parçayı alır kaçar. Mao o kızgınlıkla ve düşünce atmosferinin etkisi ile kuşların ne kadar hububat tükettiğini düşünür ve kuşlar olmaz ise ne kadar çok ürün artışı sağlayabileceği kafasını karıştırır. Bu kafa karışıklığı ile kuşların öldürülmesi emrini verir. Fazla buğday elde edeceğim diye kuşları öldürtüp bir iki yıl günü kurtarır daha sonra böceklerin hububatları talanları ile kıtlık ve milyonların ölümü… Unuttuğu şey doğanın dengesini bozarak kalkınma sağlanamayacağı idi…

İstanbul’a 2023 te 25 milyon nüfus öngören, aklı evvel, yeni yetmelerin, İstanbul’u finans kenti yapacağız adına, kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme çeviren, para odaklı düşünce anlayışı, sadece çarpık müteahhitlik anlayışının sonucu değildir. Üniversite yerleşim alanlarına bakın, acaba o binalar oralara kondurulurken ayakta uyuyan öğretim görevlileri içinde bulundukları yerleşim alanlarına kaç puan verirler.

İmar yönetmeliğindeki tartışmalı konuları hangi yap sat müteahhidi bilir de; kottan kat kazanmayı, çekme mesafeleri ile oynamayı, iskan almadan da konut satabileceğini aklına getirir. Ona bu yolları öğreten okumuş mektep görmüş bürokrat olmasa.

Yeşil alan ve şehircilik üzerine güzelleme yapıp, haktan hukuktan bahsedip, yeşil alanları talan eden, yeşil alanları imara açıp müteahitten avanta alan, daha sonrada yeşil alan açacağım diye ev bark yıkıp bunu da şehircilik diye yutturan hitabet müsveddeleri idareciler olmasa şehir bu kadar renksiz olur mu?

Bu işi CHP anlayışına yıkarak kurtulma çabasına girmenin anlamı yok. İstanbul’un son 20 yılında CHP anlayışı yok. Sözüm ona, barınma hakkı gibi kutsal bir hakkı ihya gibi iyi bir niyetle başlayan daha sonraları kaymak ve kupon arazi meselesine dönen, keyfi, medeniyetten ve dinden nasibini alamayan bir anlayış var. Hem de maalesef bizim iklimimizin insanları dediğimiz insanlarca yapılan.

Bu insanlar: Peygamber Efendimizin, komşunun komşuya hakkı sorulduğunda; “Senden borç isterse borç vermen, yardım dileyince yardım etmen, hastalanınca ziyaret etmen… izni olmadıkça binanı onun binasından daha yüksek yapıp rüzgârına mâni olmaman…” (BEYHAKİ) dediğini çok iyi bilmelerine rağmen emsallerle oynadılar rant peşinde koşup mücahitlikten müteahhitliğe soyundular.

Daha Roma döneminden beri mimarinin kıstasları belli iken, her türlü uyarı ve ikazlara rağmen 16:9 projesine göz yumanlar, Fatih Ormanlarını yağma edenler, Şişli merkezdeki rant karşılığında Davutpaşa Kışlasına lojman yaparak talan edenler bu şehrin geleceğini inşa edemezler. Sahi lojmanları satmak adına meclis lojmanlarını satan anlayış neden lojman yapma ihtiyacı duyar!

Sayın Başbakan, bu konuya duyarlı olduğunuzu görüyor ve umut ediyorum. Bunun için, İstanbul için “çerçeve kanun” değil “kod kanun” çıkartılmalı acil eylem planı hazırlanmalıdır.

-Bu kapsamda her şeyden önce İstanbul nüfusu doğum artışı ile değil göçlerle artmaktadır. Bu göçlerin önüne geçilmeli, bu bağlamda İstanbul trafiğini felç edeceği ve nüfus arttıracağı aşikâr olan Merkez Bankasının İstanbul’a getirilmesinin önüne geçilmelidir.

-İstanbul’un acilen kentsel dönüşüme ihtiyacı vardır. Devletin ve belediyenin asli görevi imar planları hazırlamaktır. Belediyelerin asli görevlerini bırakıp müteahhitliğe soyunması ve insan odaklı değil para odaklı yaklaşımları, ben olmazsam bu işler olmaz tavırları ve keyfe keder uygulamaları bu işin önünü tıkamaktadır. Konut stokunun fazlalığı da ortada iken bunun İstanbul’a ve ekonomiye verdiği zarar da aşikâr iken bozuk yapı stokunu ve çarpık kentleşmeyi önlemeyen hiçbir inşa faaliyete izin verilmemelidir. Kentsel yenileme ile kentsel dönüşümü ayırt edemeyen ve para merkezli düşünen anlayış şehrin geleceğini yaptıkları uygulamalar ile karartmaktadır.

-Masa başı plan hazırlama hastalığından vaz geçilmeli. Yerel yönetimlerde ezbere konuşan iş bilmez iki üç kişiye bu iş terk edilmemelidir. Her ilçede, konunun acili yetine vakıf, mimar, mühendis, şehir planlamacı, sosyolog, tarihçi gibi unvanlara haiz kişilerden teknik komisyonlar oluşturulmalı.6 ay içerisinde master plan, ondan sonraki 6 ay içerisinde de uygulama imar planları oluşturulmalıdır. Bu planlar plan notu tadilatı şeklinde değil, kadastral paftaları, imar planları ve plan notları tam teşekkül edilmiş halde bitirilmelidir.

-Müteahhit firmalara denetim getirilmeli her parası olan bu işlere soyunmamalıdır. Müteahhitlere iş bitirme haricinde müşteri memnuniyeti adına da puanlar verilmelidir. Son yıllarda devasa işler yapan firmalara bir bakın, doğru dürüst teknik adam istihdam etmiyor, teknik araştırma ve forumlara destek vermiyor, örnek binalar bile yapıp içinde oturamıyorlar. Sadece dönemim müteahhidi olarak köşe dönmeyi marifet sayıyorlar. Ülkemize katma değer sağlamıyorlar.

Şunu unutmayalım gökten ne yağdı da yer kabul etmedi, toprağa ne ekildi de bitmedi, bu dünyaya kim geldi de gitmedi… Giderken bu topraklara borcumuz olduğunu unutmayalım.

REKLAM ALANI
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.