Değişmenin sırrı
Marangoz, kimsesiz küçük bir çocuğu yanına çırak olarak aldı. Çocuk hafif topallayarak yürüyordu. Hızlı hareket edemeyen çocuğa marangoz, sert davranır hatta “Neden hiç öğrenemiyorsun? Zaten öğrenmeyi hak etmiyorsun ki! Aptalsın da ondan!” der, yine de bir çok işini ona yaptırırdı.
Marangoz çocuğun gücünü, güçsüzleştirici duruma sokuyordu. Çocukta “Ben kimim? Aslında işe yaramaz biriyim” diye düşünür, gücünün yeterliliğini göremezdi.
Bir gün marangozun yanına zengin bir tüccar geldi. Marangozun, çocuğa söylediği sözlere kulak kabarttı. Onu yanına çağırdı. Birlikte konuşmaya başladılar. Çocuk, tüccara yaptıracağı mobilyayı nerede kullanacağını, neden o rengi seçtiğini, tüccar olmak nasıl bir iş? Diye soruyordu.
Tüccar çocuğa;
“En karlı bir iş değil, tüccar olmak. Belki de servetinin büyük bir bölümünü kayıp edersin. Yine de denemeye değer. Mobilyaya gelince, onu ofisime yaptırıyorum” dedi.
“Peki efendim, ofisiniz küçük mü?”
“Evet” dedi adam, çocuğa dikkatli bakıp.
“Geçen bir adamdan duymuştum. Koyu renk mobilya, dar yerlere yapılmaz. İnsanı sıkar. Yeri, daha çok küçültür, demişti de.
Konuşmalara kulak kabartan marangoz, çocuğa kızarak baktı. Tüccara;
“Bırakın efendim siz bunun abuk sabuk laflarını…” dese de; tüccar çocukla bir saate yakın konuştu. Sonra saatine baktı. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı.
Bir saat bir dakika gibi geldi ona. (marangoza baktı) Çocuğa söylediği bir dakikalık söz, ona bir saat gibi gelmişti. Yani sıcak sobanın üzerinde bir dakika oturmak, ona bir saat gibi uzun geldi. Çocuğu, kendi yanında çalışması için marangozdan istedi. Çünkü çocuğun iki kulağının arasındaki gücü görmüştü. Ortalıkta bu kadar çok çaresizlik hisseden, hayatlarına bir yanıt bulamayan insan varken, bu çocuk sağlıklı ve bilge bir kişiliğe sahipti.
Çocuk yıllar sonra bu tüccar sayesinde çok iyi bir dekorasyoncu oldu. Çünkü bu tüccar kendi değer potansiyellerini, diğer insanlara aktarma yeteneğine sahipti.
Bir söz vardır. “Bir insana olduğu gibi davranın, o zaman olduğu gibi kalacaktır. Bir insana olabileceği gibi davranın, o zaman olabileceği gibi olacaktır.”
Marangoz, çocuğun bu gücünü düşünmeden, ona duyarlılık göstermeden davranıyordu. Tüccar ise insanların hayatlarını değiştirip, daha iyi hale getirmek için sormayı adet edinmişti.
Şimdi siz; Durumumu nasıl değiştirebilirim? Kendimi mutlu hissedip, daha çok nasıl sevilebilirim? diye beyninize sürekli sormalısınız. Beyniniz başlangıçta “Yapabileceğim hiçbir şey yok” dese de, her şeye rağmen beklenti içinde olun. Sonunda ihtiyaç duyduğunuz, hak ettiğiniz sonuçları alırsınız. Kendinizi harika hissetmenize yol açacak, tecrübeleri düşünmeye başlarsınız.
Herkesin hayatında ruhunu yücelten, insanı mükemmelliğe doğru götüren sorular olmalı. Bana, “Şu anda hayatının nelerinden mutlusun? Neler için, gerçek anlamda minnet duyuyorsun? Neye odaklandığımı, neyi kapsam dışı bırakmam gerektiğini sorduran, düşündüren hep modelim oldu. Şu anda bile var. Onlara sonsuz teşekkürler. Siz de nereye gitmek istediğinize odaklanın, neden korktuğunuza değil!!!